29 Haziran 2010 Salı

Salkım Seyreltme



Adakarası üzümlerinin fazla salkımlarını kestim. Bu hiç de kolay olmuyor tabi. O güzelim salkımları kesmeye kıyamıyorum. Bu sadece bana has bir durum değil, bir çok kişinin kesip atmakta zorlandığını düşünüyorum. Aslında salkım seyreltmenin zamanı şimdi değildir. Bu işlem daha önceden yapılmış olmalıydı. Böylece kalan salkımlar daha iyi gelişir. Bu asmalarda da daha önceden hafiften bir salkım seyreltme yapılmıştı. Bu seyreltme ise gerekli olduğu için hem istenerek, biraz da mecburiyetten yapıldı. Kontrollerimde bazı salkımların durumunu beğenmedim. Külleme olabilecek gibi duruyorlardı, ben de kesip attım. Böylece hem seyreltme yapmış oldum, hem de tedbir almış oldum.



Şimdii, Adakarası üzümleri dediysem, öyle çok fazla miktarda oldukları anlaşılmasın. Hepsi hepsi 25 tane asma. Bilenler bilir, vakti zamanında hem deneme amaçlı, hem de keyif olsun diye bir çok çeşitten azar azar dikmiştim. Denedik, ettik, sonuçlarını gördük. Beğendiklerimiz oldu, beğenmediklerimiz oldu ve gün geldi devran döndü, "bu kadar çeşit fazla" dedim. Kesip, anaç seviyesinden tekrar tek bir çeşit aşıladık. Ama yeni aşı yapmak için de olsa Adakaralarını kesmeye kıyamadım. Ve bir de bu üzümlerden iyi bir şarap yapmak istedim. İşte salkımları da onun için azaltıyorum. Ve böylece şimdilik hayatları kurtuldu, ilerde ne olur bilemem :)
.
.

24 Haziran 2010 Perşembe

Yağmurdan Sonra Bağlar



(Dün) Hafif yağmur yağmış ve hemen ardından güneş açmış, bulutlar kendini geri çekmişler. Havada toz v.s. hiçbir partikül kalmadığından hava olabildiğine berrak ve görüş mesafesi alabildiğine uzun... Güneşin vurduğu asma yaprakları parıl parıl parıldıyor. Biraz önce yağan yağmurun ıslattığı topraktan çıkan koku kaplamış etrafı ve ıslanan toprak hafiften koyu bir renk almış... Yağmur sonrası çok güzel...



Teşekkürler Marsel İlhan - Wimbledon 2010


.
Televizyonda yayınlanan bütün tenis turnuvalarını takip ediyorum. Dört Grand Slam turnuvasından Wimbledon haricindekileri (Australian Open, US Open ve Roland Garros) eurosport yayınlıyor. Bu yıl Wimbledon'u da NTV Spor kanalı yayınlayınca eksik kalmadı. Şimdiye kadar, yıllardır hep el alemin tenisçilerini takip ettim. Ama son bir kaç turnuvadır durum değişti, Grand Slamlarde oynayan bizim de takip edecek bir tenisçimiz var artık. Marsel İlhan. Giderek tecrübe kazanıyor, oyununda gözle görülür bir yükselme var. Dünya klasmanında ilk 100'e girmenin sınırlarında dolaşıyor. Bu turnuvadan alacağı puanlarla biraz daha yükselecektir. Hatırı sayılır turnuvalara daha kolay katılacak oralardan topladığı puanlarla bir dahaki Grand Slam turnuvalarına ön eleme oynamadan katılabilecektir.

31 numaralı seri başı Rumen Victor Hanescu ile 2. turda (dün) oynadığı maçı kazanabilirdi bence. Daha maça ısınamadan ilk setin ilk oyununda servisini kırdırması kötü bir başlangıç oldu ve o servis kırdırma yüzünden ilk seti 6-4 kaybetti. İkinci sette de bir servisini kırdırdı, eline geçen servis kırma fırsatını değerlendiremeyince o seti de 6-4 kaybetti. Üçüncü seti çok güzel oynadı. Rakibi de biraz oyundan düşmüştü ve seti 6-3 kazandı. Hanescu tuvalet molası aldı. Artık mola falan sökmez, Marsel'i maçtan soğutamaz, Marsel bu maçı alır diye düşünüyordum. Ama olmadı. Dördüncü seti 6-3, maçı da 3-1 kaybetti ve elendi. Ama olsun şimdilik bu da yeter. İlerde daha üst turlara çıkacak, bence o ışık var Marsel'de. Teşekkürler Marsel, gözüm üstünde...
.
.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Ferit Abinin Ziyareti



Ferit (Şahin) abiyle internette engelliler.biz sitesinde tanışmıştık. Aşağı yukarı beş yıl kadar olmuş tanışalı. İlk kez dört yıl önce gelmişlerdi ziyaretime. O zamandan beri her yıl Bodrum'a geldiklerinde kimi zaman bacanağı Nejat abilerle, kimi zaman da dünürü Uysal beylerle düzenli olarak uğruyorlar ve görüşüyoruz. Bu gelişlerinde Ferit abiyle beraber Nejat abiler vardı. Bir yılın birikmiş sohbetini yaptık :)
.
.

22 Haziran 2010 Salı

Trakya İlkerenler Olgunlaşıyor, Garova'da Üzüm Sezonu Açılıyor



Zaman ne çabuk geçiyor. Asmalar filizleniyor, salkımlar oluşuyor, çiçek açıyor derken, olgunlaşmaya bile başladılar.


.
.

20 Haziran 2010 Pazar

Bağ Salkım Güvesi Mücadelesinde Bacillus Thuringiensis

Mücadele gerektiren Bağ zararlıları içerisinde Salkım Güvesinin en başta geldiğini düşünüyorum. Amiyane tabirle, "bağcıların baş belasıdır" desek yeridir :) Gözlemlerime göre, şaraplık üzümlere nazaran, sofralık üzümlere daha çok musallat olmaktadır.
.

Salkım güvesi larvalarının faaliyeti için, sıcaklık ve orantılı nem bakımından asmanın iç ve alt kısımları daha uygundur. Bu nedenle, asmayı askıya almak, budama ve aralamayı asmanın iç kısmını havadar tutacak şekilde yapmak, bağı otlu bırakmamak, kış temizliğine önem vermek zararlının faaliyetini azaltmak bakımından yararlıdır. Bunlar evvela alınması gereken kültürel tedbirlerdir.
.
Mücadelesi ise Biyoteknik ve Kimyasal yöntemlerle yapılabilir. Biyoteknik mücadelenin esası, Salkım güvesinin çiftleşmesinin engellenmesine dayanır. Dişi böceklerin çiftleşme çağrısı olarak salgıladığı feromon yapay olarak üretilip yayıcılarla belirli bir alana dağıtılır ve böylece yoğun bir koku bulutu oluşturulur. Bu yoğun koku bulutu nedediyle erkekler yönünü kaybederler ve çiftleşmek istedikleri dişilere ulaşamazlar.
.
.
Kimyasal mücadelede kullanılan ilaçları (insektisitleri) biolojik kökenli ve sentetik kökenli olarak ayırabiliriz. Bioinsektisitlerin en tanınanı ve önemlisi Bacillus thuringiensis'tir. Bacillus thuringiensis esaslı bioinsektisitler sadece hedeflenen organizma üzerinde etkili olmakta bunun dışında yakın akraba canlılara bile etki göstermemektedir. Doğadan elde edilmiş olan ve insanlara etkisi olmayan bu bakteriden elde edilmiş bioinsektisitin uygulanması ile hasat arasında bir bekleme süresi yoktur ve bu da çok büyük bir avantajdır.
.

.
Türkiye ve AB'de Bağ Salkım Güvesi Mücadelesi için Ruhsatlı Aktif Maddeler Listesi.
.
.

18 Haziran 2010 Cuma

Rıdvan Abi, Kankam Haluk Abi, Feridun Bey ve Tenis Hocası Volkan Bey. Ve Muhabbet.


Baba bağcı, Feridun bey, kankam Haluk abi, ben, Volkan hocam ve Rıdvan abi

Rıdvan abiyle sık görüşüyoruz ama son zamanlardaki görüşmelerimiz hep kısıtlı zamanlarda olmuştu. Onun için, "bir gün şöyle rahat rahat, zaman darlığı olmadan oturalım muhabbet edelim" diyorduk. Kısmet bugüneymiş. Feridun bey ve Volkan beyle ilk defa tanıştık. Feridun bey, Bodrum dergilerinden birindeki yazımı görünce, "Rıdvan bak, böyle bağlar varmış, Garova, Garova" demiş. Rıdvan abi de, "o bizim arkadaşımız, istersen bir gün gidelim, tanıştırırım" demiş. Onla tanışmamızın hikayesi böyle. Volkan hocam da, emekli beden eğitimi öğretmeni ve aynı zamanda tenis hocası ve basketbol antrenörü. Ortak konu çok yani, bu çok iyi bir tanışma oldu :)


Burda da Erdal var

Rıdvan abi kendi şaraplarından getirdi, bir tane de Terrale Primitivo almış. Bizim şaraplarımızdan da vardı ve hepsinin tadına baktık, karşılaştırdık, üzerine konuştuk ve çok güldük bugün...
.
.

13 Haziran 2010 Pazar

Bodrum Karaova Yöresi 5.Geleneksel Çömlekçi Köyü Yağlı Güreşleri

Bodrum Karaova yöresi köylerinden Çömlekçi'de bu yıl 5.'si düzenlenen Geleneksel Çömlekçi Yağlı Güreşleri bugün Çömlekçi köyü spor sahasında yapıldı. Saat 11.00'de başlayan güreşler saat 17.30'da sona erdi. 5 yıl önce ilki düzenlenen ve geleneksel hale gelen yağlı güreşlerin amacı; örf, adet ve geleneklerin unutulmamasını sağlamak ve Çömlekçi ile Karaova güreşlerini* yeniden canlandırmak. Geleneksel Çömlekçi Yağlı Güreşleri köy muhtarlığı tarafından düzenleniyor. Çömlekçi köyüne (ve tabi aynı zamanda Karaova'ya) böyle güzel bir spor tesisi kazandırdığı için, Yağlı Güreşler düzenleyip, bunu da geleneksel hale getirdiği için, başta muhtar Mustafa Oral olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürler...

*) Karaova Düğünü türküsü bu yörenin sevilen türkülerinden birisidir. Bu türkünün hikayesi Karaova'da, Çömlekçi köyünde geçer. Türkünün hikayesi okunduğunda, Yağlı güreşlerin Çömlekçi köyünde yapılmasının ne kadar doğru olduğu anlaşılacaktır...


.
Burası Güreş sahası, daha doğru bir deyimle, Güreş Çayırı. Amfitiyatro şeklinde çok güzel düzenlenmiş. (Not : Fotoğraf güreşler sona ermek üzereyken çekildiği için, etraf biraz boş görünmektedir. Güreşler başladığında tirübünler ve her yer doluydu.)



Bu çayırın altından dere geçiyor. Aslında burası geniş bir dere yatağı. Kenarları da doğal tirübün şeklinde. Sadece düzenleyip, oturma sıraları yapmak yetmiş. Dere yatağı da ıslah edilmiş. Karşıda görüldüğü üzere küçük bir taş düzenlemesi yapılmış ve üzerinden şırıl şırıl su akıyor.
.


Burası bahsettiğim taş düzenlemesi. Aslında minik bir gölet de diyebiliriz buna. Burada derenin önüne bir set çekilmiş ve böylece küçük bir gölet oluşmuş orada. Bu göletin suyu yeşil alanın sulanmasında kullanılıyor. Aynı zamanda set üzerinden akan suyun oluşturduğu şelale benzeri bir su akıntısı buraya daha da güzellik katmış.
.


Güreşçiler peşrev çekiyorlar. Yağlı güreşlere bu yıl Denizli, Antalya, Manisa, Milas, Fethiye, İzmir bölgelerinden yaklaşık 120 pehlivan katıldı. Güreşler ; Minikler, Teşvik, Tozkoparan, Deste, Küçük Orta, Büyük Orta, Baş altı ve Baş olmak üzere toplam 8 boyda yapıldı.

.
Bu genç güreşçi arkadaşımızın adı Burak Aykanat. Teşvik sınıfı birincisi.
Tekerlekli sandalyede olunca istediğim gibi hareket edemiyor, kısıtlı fotoğraflar çekebiliyorum. Tirübünlerin en üst kısmı aslında buranın giriş kısmı oluyor ve ben de ordaydım. Baktım genç bir güreşçi geliyor, "bir fotoğrafını çekebilir miyim" dedim. "Çekebilirsiniz" dedi ve böyle bir poz verdi. Kıspetinin arkasını döndü ki, nerden geldiği belli olsun...
.


Bu genç güreşçinin adı da, Kadir Fatih Eyice. Minik sınıfı birincisi. Fotoğraf çektiğimi gören yanımdaki beyfendi, "bak bu da bizim güreşçimiz" dedi. Kula'dan (Belediyenin destekleriyle) 24 kişi gelmişler. Söyleyince bir de Fatih poz verdi.
.
.
Ama en büyük güreşçi Furkan. Furkan Kaya da Kula kafilesinden. Kendi sınıfında hiç rakip çıkmamış ona. O, baştan birinci.
.
Evet çocuklar, bundan sonraki güreş yaşamınızda yolunuz açık olsun...
.
.
Baş pehlivanlık güreşi. Baş Boyunda güreşen Balıkesir yöresinden Kadir Ergin birinciliği elde ederken, Denizli Yöresinden Hüseyin Bakan ikinci oldu.



Tabi ki Yağlı Güreşlerin olmazsa olmazı Davul zurna. Adı Mehteran olarak geçiyor. Başladılar mı çalmaya insanın kendisi çıkıp güreşesi geliyor. En azından bana öyle geliyor :) Coşturuyor insanı.
.


Hani "Oradaydım" diye bir program var ya, bu da onun resmidir :) Bugün oradayken bir ara, bir beyfendi geldi yanıma ve "siz Mehmet Vuran beysiniz değil mi" dedi. "Evet" dedim ve o da kendini tanıttı bana, "ben Mehmet Uyargil" dedi, "iki senedir sizin sitenizi takip ediyorum, Bodrum'u sevmemdeki en büyük etkenlerden biri sizsiniz" dedi, "sizin eski yağhanelerle ilgili yazınızın üzerine, ben de buradaki eski yağhaneleri araştırdım" dedi. Bir gün ziyaretime gelmek istediğini söyledi. Ben de, "tabi ki memnuniyetle" dedim. Eve geldikten sonra internete baktığımda, Mehmet beyin çok güzel fotoğraf çalışmaları olduğunu gördüm...


12 Haziran 2010 Cumartesi

Erhan ve Füsun Yürüt Gerçekten Bodrumlu Oldular

Erhan ve Füsun Yürüt'ün Bodrumlu olmalarında benim de etkim varmış. Öyle diyorlar kendileri. Emekli olduktan sonra nereye yerleşelim diye düşünürlerken ve Bozcaada gibi seçenekleri değerlendirirlerken, bir gün benim web sitemi ve oradaki fotoğrafları görmüşler ve "biz Bodrum'a, Pınarlıbelen köyüne yerleşeceğiz" demişler. Epey bir zaman gelmelerden gitmelerden sonra nihayet Pınarlıbelen'de değil ama Kızılağaç'ta bir yer sahibi oldular. Hayırlı ve de uğurlu olsun...



Bugün ziyaretlerine gitmek için Erhan abiyi aradığımda, Evde Şarap grubunun Antalyalı üyelerinden Dr. Mustafa Temimhan'ın ve Osman (Sır) beyin de orada olduğunu söyledi. Başka birisi olsaydı, misafir misafir üstüne olacağından gitmezdim ama, misafir Mustafa bey olduğu için gittim. Ne de olsa yabancı sayılmaz. Daha önce yüzyüze tanışmamış olsak da Evde Şarap grubu yazışmalarından bir aşinalık var(dı). Demek ki tanışmak da nasipmiş...
.
.

9 Haziran 2010 Çarşamba

Kadehteki Aşk: Şarap / Yazar : Mehmet Ömür



Prof.Dr.Mehmet Ömür'le tanışalı üç yıl oldu, hatta biraz da geçti. Mehmet Ömür, Vatan gazetesinin Pazar ekinde Şarabi köşesinde şarapla ilgili yazılar yazıyordu. Ben de o yazıların sıkı takipçisiydim. Yine bir Pazar günü "Biyolojik şarap; ne kadar bio, ne kadar lojik?" başlıklı yazısını okuduktan sonra, bu yazıyla ilgili bir mail göndermiştim kendisine. O zamanlar, içerik açısından şimdiki halinden çok daha basit olan web sitemin adresini de vermiştim. Gelen cevapta, "web sitemi beğendiğini söylüyor, bir hafta sonra kongre için Bodrum'a geleceğini, Vatan gazetesi için bir söyleşiye ne diyeceğimi" soruyordu. Ben de, hem söyleşiyi yapmaktan hem de kendisiyle tanışmaktan çok mutluluk duyacağımı söylemiştim. Ayrıca, ben de Bodrum Mavi dergi için kendisiyle bir söyleşi yapmıştım geldiğinde.

Beni ziyaretinde, İstanbul'dan arkadaşının Mumcular civarında arazi aldığını ve bağ tesis ettiğini söylemiş, tanıyıp tanımadığımı sormuş, ben de tanımadığımı söylemiştim. İstanbul'a döndükten bir kaç gün kadar sonraydı, bir akşam telefon çaldı, Mehmet bey arıyordu. "Bak burada sana bahsettiğim o arkadaşlarım var" dedi. Biraz konuştuktan sonra telefonu o kişiye verdi. İlk o zaman telefonda tanışmıştık Selva ve Haluk İşmen'le.

Mehmet Ömür'ün Vatan Pazar'daki yazıları bir süre daha devam etti, sonra, sonrası yok. Vatan Pazar'da şarapla ilgili bir köşe kalmadı. Halen de yok. Nedendir bilmem...

Bir hafta önce ise, "Mehmet Ömür 'Kadehteki Aşk: Şarap' isimli yeni bir kitap yazdı ve size de hediye etmek istiyor, posta adresi verebilir misiniz?" diyen bir mail aldım.

Sayın Mehmet Ömür'e beni unutmadığı ve kitabını imzalayıp gönderdiği için çok teşekkürler...
.
.

6 Haziran 2010 Pazar

Mumcular Kadın Emeğini Değerlendirme Pazarı



Bugün Mumcular pazarı bünyesinde kurulan Mumcular Belediyesi Kadın Emeğini Değerlendirme Pazarının açılışı vardı. Bundan sonra her Pazar günü, Mumcular pazarıyla beraber açılacak.



Kadın Emeğini Değerlendirme Pazarı, Mumcular meydanındaki parkın içerisinde açıldı. Park yeniden düzenlenmiş ve bu da isabet olmuş, burası daha bir işlevsellik kazanmış. Bir panayır yeri gibiydi. İlgi güzeldi, müzik güzeldi, hava güzeldi, velhasılı herşey güzeldi bugün...



"Biz iki senedir Yeniköy - Mumcular’ da yaşıyoruz, sizinle bir ara tanışmak, ziyaretinize gelmek ve sizi de misafir etmek isteriz" diyen bir mail almış ve "tamam" demiştim. 10 gün önce ziyaretime geldi ve tanıştık Umut (Akyüz) hanımla. Umut hanım psikolojik danışman ve Mumucular-Yeniköy'de yaşıyor. Su Eğitim Danışmanlık adında bir şirketi var.

Kadın Emeğini Değerlendirme Pazarı Umut hanımın fikri. Geçen gün geldiğinde bahsetmişti bu pazardan. Bunu Belediye ile konuştuğunu ve Belediye Başkanı'nın da bu fikri desteklediğini söylemişti. Elimden geldiği kadar (artık ne gelirse) ben de yardımcı olmak isterim demiştim. Ancak, şunu da ifade edeyim ki, bu işin başarılı olabileceği konusunda şüphelerim vardı. Ama bugün gördüm ki, bu iş olabilirmiş :) ki oldu da zaten...


Mumcular Belediye Başkanı Birol Aydın, ben ve Başkan beyin abisi Bilal Aydın

Bilal abi aynı zamanda benim eski işyerimden arkadaşım. Bu Pazar fikrini sahiplenen ve hayata geçmesi için verdiği destekten dolayı Başkan beye teşekkür ediyoruz...


Nejla öğretmen, Pınarlıbelen köyü muhtarı Mehmet Karaman ve ben




.
Seramik ve çini çalışmaları standı. Çömlekçi köyündeki Topraksu Sanat Atölyesinde yapılan çalışmaların örneklerini web sitelerinden görebilirsiniz. Köyün adına ve geçmişine yakışır güzel bir iş yaptıkları için Topraksu Sanat Atölyesine teşekkürler...
.



Ahşap boyama çalışmaları
.

Pazarda 25 civarında stand vardı.
.


Pazarda 6 tane de yemek standı vardı. Bu standlarda yöresel yemeklerin yanında, yöreye has bal, kekik, sabun vb.. "doğal" ürünler de satılıyordu.
.


Bu bir başlangıç olsun ve bu pazar, hem daha da büyüsün, hem de kalıcı olsun...



Bu da yörük çadırımız. Bir yörük memleketinde yörük çadırı olmaz mı hiç. Bilal abi de yörük çadırımızın konu mankeni :)



Çadırın içinden bir köşe.



Bilal abi iş başında, keşkeklik bulgur dövüyor dibekte :) Hem fotoğrafların çekilmesinde bana yardım eden, hem de benle beraber gezen ve gerekli yerlerde tekerlekli sandalyemi süren Bilal abiye teşekkürler...

Veee, bu küçük kız da Su

Ve burası da yazının sonu :)
.
.

2 Haziran 2010 Çarşamba

"Anadolu'nun Avukatı Halikarnas Balıkçısı" Belgeselinin İlk Gösterimi ve Aksona Mehmet'in Denize Açılması

Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın yaşam öyküsünü ve Anadolu sevdasını anlatan "Anadolu'nun Avukatı Halikarnas Balıkçısı" belgeselinin ilk gösterimi bugün Bodrum'da gerçekleştirildi. Bodrum Belediyesi Meclis Salonunda saat 17:00'de başlayan gösterimden sonra, Cevat Şakir'in Bodrum Belediyesi bahçesine diktiği palmiyelerin altında bir kokteyl verildi. Kokteylden sonra, süngercilik kültürümüzü dünyaya anlatmak üzere Aksona Mehmet , Denizciler Derneği önünden Tirhandil tipi teknesi ile 4 aylık deniz yolculuğuna uğurlandı.


Bodrum Bld. Bşk. Mehmet Kocadon, eski işyerimden Tarım İlçe Müdürü arkadaşım Mehmet Ali Bahar, ben ve beyaz saçlı denizci arkadaşım Aksona Mehmet
Sünger ve süngercilik bir Ege geleneğidir. Ege'nin hem o yakasının hem de bu yakasının tarihinde önemli yer tutar. Balıkçı "Ötelerin Çocuğu" kitabında süngercilerin hikayesini anlatmıştır. Aksona Mehmet de süngerciliğin son temsilcilerinden birisidir.


http://www.eskibodrum.com tarafından hazırlanan ve çekimleri 10 ay süren Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı Belgeseli 2010'un Temmuz ayından itibaren İz TV 'de dönüşümlü olarak gösterilmeye başlanacak. Türkiye'nin ilk profesyonel turist rehberi olan Cevat Şakir'in biyografisinin anlatıldığı belgeselde, Mavi Yolculuk da detaylı şekilde işleniyor. Ara Güler'in 1960 ve 1970'li yıllarda çektiği ve bugüne kadar hiç yayımlanmamış Bodrum ve Balıkçı fotoğrafları da belgeselde yer alıyor.



Aksona Mehmet'in deniz yolculuğunu, çektiği fotoğraflar ve yazılarla, ya kendi sitesinde ya da yeni bir sitede anlatmayı düşünüyoruz. Umarım gerçekleştiririz...
.
.
Kokteylde konuklara denizci ve süngercilerin yemeklerinden esinlenerek hazırlanan çökelek, çekişte zeytin, gemici fasulyesi, pilav, incir ve zeytinyağından oluşan menü ikram edildi.
.
Halikarnas Balıkçısı kitapları sergi ve satış standı.
.
Kokteylde yapılan konuşmalar ve haber için tıklayınız.

Bugün, uzun zamandır görüşemediğim ve orada karşılaşacağımı aklımdan bile geçirmediğim bir çok arkadaşımla karşılaştım. İşin bu yönü de çok güzeldi...
.


Aksonayı denize uğurladıktan sonra Mehmet Kocadon başkanım, "işin yoksa hadi Ortakent'e gidelim, orada bir otel açılışına gideceğim, beraber gideriz" dedi, ben de "tamam gidelim" dedim. Giderken Erdal'a, "tanımadığımız bilmediğimiz bir otelin açılışına gidiyoruz" dedim. Oraya varınca öğrendiğim bu otelin adı "Mu Art Cafe, Plaj" imiş. Engelliler için gerekli düzenlemelerin de yapıldığını anlattılar, bunun için özel dikkat göstermişler. Gayet güzel bir yerdi. Hem kendileri hem de Bodrum turizmi için hayırlı uğurlu olsun...
.
.