30 Temmuz 2012 Pazartesi

2012 Yılı Alphonse Lavallee Üzümlerimiz

Zaman çok çabuk geçiyor. Budamasıydı, toprak işlemesiydi, bakımıydı derken, yaz geldi, önce Cardinal üzümlerimiz olgunlaştılar, şimdi de Alphonse Lavallee üzümlerimiz olgunlaştı. Aşağı yukarı geçen yıllarla aynı zamanda.

Alphonse Lavallee Üzümü : İri taneli orta mevsimde yetişen bir sofralık üzümdür. Tanenin rengi siyah-mor tonlardadır. Çekirdek sayısı 1 ile 4 arasında değişebilir. Tanelerin şekli yuvarlaktır ve ağırlıkları da 7-9 gramdır. Tanelerin kabuğu biraz kalın olmakla birlikte, bu kalınlık yeme esnasında rahatsız edici değildir. Salkımları konik bir yapı gösterir ve dolgundur. Literatür bilgisinde salkımları için "iri" (500-600 gram) denilmekle birlikte, bundan daha küçük salkımlara da, daha büyük salkımlara da rastlanır. Bizim bağda 2,1 kg gelen bir Alphonse Lavalle salkımı kesmiştik.

Sinonimi; Karatopalak, Enfes, Ribier'dir. Sinonim : (Yun : syn ile onyma : ad) Aynı kategoride kullanılan aynı taksonu (takson : sınıflandırmada, alttüre kadar bir hiyerarşi içinde düzenlenmiş tüm birimlerin ortak adıdır) ifade eden iki ya da daha fazla sayıdaki bilimsel isim. 

Alphonse Lavallee'in dikkat çeken bir özelliği de, yeni çeşitlerin elde edilmesinde melezlemede (çaprazlamada) çok sık kullanılmış olması. Mesela, çok güzel bir üzüm olan Cardinal üzümü 1939 yılında Kaliforniya'da Flame Tokay ve Alphonse Lavallee üzümlerinin melezlenmesinden elde edilmiş. Son yıllarda oldukça kabul görmüş olan Trakya İlkeren de Alphonse Lavalle ve Perlette melezi bir çeşit. Michele Palieri de Alphonse Lavallee ve Red Malaga üzümlerinin melezlenmesinden İtalya'da elde edilmiş. Sadece bunlar değil, başkaları da var. Ama bu kadar örnek ne demek istediğimi anlatmaya yeter sanırım. 

Yaygın olarak ilk başlarda Marmara Bölgesinde yetiştirilmiş olmakla birlikte daha sonra, Ege ve İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere diğer bölgelere de yayılmıştır. Koyu siyah-mor renkte, iri taneli gösterişli bir üzümdür. Yola dayanıklıdır ve pazar değeri yüksek olan bir çeşittir. Kısa budanır, kordon terbiye sistemiyle iyi sonuç verir.

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Cardinal Üzümü Zamanı

Cardinal üzümü aynanın karşısına geçmiş, "ayna ayna söyle bana benden daha güzeli, pardon tatlısı var mı" demiş. Desem de, inanmayın. Ama deseydi de şaşırmazdım. Hatta, onun yerinde ben olsam, derdim. Çünkü yiyenler de bilir ki, bu üzüm müthiş bişey... 

Acaba bu üzümü Türkiye'ye ilk olarak kim getirdi. Bunu bilmiyorum ama, yaklaşık 30 yıl önce ilk parsel bağımız kurulduğunda, iyi ki, bu kadar güzel olduğunu bilmeden de olsa bu üzümü de aşılamışız.

Cardinal üzümü E.Synder ve F.Harmon tarafından 1939 yılında Kaliforniya'da Flame Tokay ve Alfonse Lavallee üzümlerinin melezlenmesi sonucu ıslah edilmiş bir çeşit. Ülkemizde Ege, Marmara ve Akdeniz Bölgelerinde yetiştiriciliği yapılmaktadır. Erkenci bir çeşittir.


Bu fotoğraflar da bu yılın Cardinal üzümlerimizden. Bu yıl da aşağı yukarı geçen yılla aynı zamanda Temmuz'un ikinci haftasında olgunlaştılar.

Cardinal üzümünün tanelerinin rengi kırmızı-mor olarak tanımlansa da benim gördüğüm daha çok kırmızı ve kırmızının tonları şeklinde. İyice olgunlaştığında ise, yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, siyaha yakın koyu kırmızı bir renk alıyor.

13 Temmuz 2012 Cuma

Prof Dr.Hasan Çelik Hocanın Ziyareti ve Hocamın "Üzüm Çeşit Katalogu" Kitabı

Geçenlerde bir e-mail almıştım, Kimden bölümünde "Hasan Çelik" ismini görünce, daha maili açmadan, "benim bildiğim bir Hasan Çelik var, o da Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bağcılık hocası Hasan Çelik" diye düşünmüştüm. Nitekim, açınca doğru düşünmüş olduğumu gördüm. Beni web sitemden tanıdığını ve Bodrum'a geldiğinde ziyaret etmek istediğini söylüyordu. 

Bugün akşam üzerine doğru Hasan Hocam ve eşi, yine Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümünden emekli Öğretim Üyesi Prof Dr.Menşure Çelik hocam Garova'ya geldiler. Hocamla Bağlar üzerine, şarap üzerine, şarapçılık üzerine koyu bir sohbete daldık. Derken, daha önce telefonla haber vermiş olan Yalıçiftik'ten komşumuz Serap hanım, yeğeni ve yeğeninin eşi de geldiler. Biraz da hep beraber sohbet ettik, bu  arada akşamı da ettik...

Hasan Hocam benim için kendi hazırlamış olduğu "Üzüm Çeşit Kataloğu" kitabını getirmiş. İmzaladı ve bana verdi. Kendisinin "Genel Bağcılık" kitabını da getirmek istediğini ama onun kalmadığını, ancak yeni baskısından sonra getirebileceğini söyledi. Kitap için hocama çok teşekkürler... 

..... Ülkemizin ve dünyanın en önemli 156 üzüm çeşidine ait tanıtıcı bilgilerin Türkçe ve İngilizce olarak verildiği kataloğun bu yeni baskısında, çıkarılan 4 çeşidin yerine eklenen 27 yeni çeşit ile birlikte, 12 önemli asma anacına ait bilgilere de yer verilmiştir. ...... (Hasan Hoca'nın Önsöz'ünden) 

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Aşı Sürgünlerinin Bakımı

Mart ayında yaptığımız aşılar filizlendiler ama arada filizlenmeyenler de oldu tabi. Aşı sürgünlerinin düzenli bakımı gerekiyordu. Yapıldı ama arada ihmal edilenler de oldu. Bu ihmal de gelişmenin yavaş olmasına, aşı sürgünü üzerindeki istenmeyen ve bakımı esnasında kesilip atılacak olan kısımların boşu boşuna büyümesine sebep oldu. Mesela aşağıdaki fotoğraftaki aşı sürgünü; bu fotoğraf yaklaşık 1 ay önce çekilmiş bir fotoğraf. İlk bakımı da daha bir kaç gün önce yapıldı. Karmakarışık büyümüştü ve hangi dalın nerde olduğu belli değildi (bu filizlerin 8-10 katı daha hacimli halini düşünün, o kadar yani). İçlerinden bir tane sürgünü seçtik ve diğerlerini kestik. Halbuki bakımını zamanında yapsaydık, kesip attığımız sürgünlere giden kuvvet, bıraktığımıza gidecekti ve sürgün çok daha hızlı ve düzgün gelişecekti. Onun için, aşılar sürdükten sonra bakımlarını kesinlikle ihmal etmemek gerekir.  


Aşı sürgünü toprak yüzeyine çıktıktan sonra sık bakım ister. Her aşı sürgünü için, ilk tel yüksekliğinden biraz uzunca (1 m kadar uzunlukta) herek gerekir. Aşı sürgünlerinden kuvvetli olanı 25-30 cm olunca hereğe bağlanır. Diğerleri dipten kesilir. Düzgün büyüyen dik bir gövde olması sağlanmalıdır. Aşı sürgünü çok hızlı (günde 3-4 cm kadar) büyür. Bu nedenle haftada bir kesmeyecek bir malzeme ile (ip, şerit, bez) hereğe bağlanmalıdır. Bu arada aşı sürgününde oluşacak koltuklar dipten itibaren makas veya düzgün kesen bir bıçakla temizlenir. Bunlar temizlenmez ve büyümelerine izin verilirse, ana sürgünün gelişmesi yavaşlar ve çalı görünümü alır.

Aşı sürgününün boyu ilk telin geçirileceği yüksekliğe ulaştığında, taçlandırılacak kısımdan tepe alınır. Tepe alma gözün 1-2 cm üzerinden yapılır. Bu bölümde yapraklar normal büyüklüklerini almış olmalıdır. Aksi halde göz olgunlaşmamış olacağından sürmez. Koltuk alma sırasında taç yüksekliğinden çıkan koltuklara dokunulmaz. Sıcak bölgelerde tepe alma Mayıs sonu- Haziran ortası yapılabilir.


Yukarıdaki videodaki aşıdan bir kaç tane sürgün oluşmuş. İçlerinden bir tanesi daha iyi gelişmişti. Bu daha iyi gelişen sürgün, destek için dikilen hereğe bağlandı. Taçlandırılacak kısımdan kesilecekti, en doğrusu buydu. Ancak biz bazen kesmeyip ana sürgünü yatırıyoruz, tel hizasındaki koltuk sürgününü de karşı tarafa yatırıyoruz. Yatırdığımız ana sürgünün ucunu kesince diğer tarafa yatırdığımız koltuk sürgünü de iyi bir şekilde gelişiyor. Yukarıdaki videonun sonunda bu aşı sürgününün son halinden de görülecektir bu.  


Oluşturulacak terbiye sistemine göre yeterli sayıda koltuk sürgünü bırakılır. Telli terbiye sistemlerinde bu 2 adettir. Bunlar yaz sonuna kadar 2-4 m kadar uzar ve odunlaşırlar. Kış budaması sırasında terbiye şekline göre budanırlar.

Aşı sürgününde yapılacak bir başka bakım işi, boğaz kökü ve anaçtan çıkan sürgünlerin temizliğidir. Anaç ve kalem iki ayrı parça olduğundan birbirlerini atma eğilimindedirler. Bu nedenle de anaçlardan sürgün, kalemlerden kök oluştururlar. Anaçlardan çıkan sürgünler ilk zamanlarda elle çekilerek dipten koparılır. Kalem veya aşı yerinden çıkan kökler de bahar aylarında keskin bir bıçak yardımıyla dipten çıkarılırlar. İlkbaharda yapılmazsa yazın boğaz kökü temizliğinden kaçınılmalıdır. Aksi halde su alımı yetersizliğinden fidanlar sarsıntı geçireceklerdir. Bu durumda kök boğazı temizliği sonbaharda yapılmalıdır. İlk 2-3 yıl kök boğazı temizliği yapılan asmalarda ileriki yıllarda boğaz kökü temizliğine gerek kalmaz. Odunlaşan ve kökleşen dokular yeniden kök oluşturmaz.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Dr. Rolf Sigg ve Ailesinin Ziyareti

Dr. Rolf ve eşi ile geçen yıl Temmuz ayındaki ziyaretlerinde tanışmıştık. İsviçre'den Bodrum'a tatile gelmişler ve web sitem ve blogum vasıtasıyla tanıdıkları beni ve Garova'yı da ziyaret etmek istediklerini söylemişlerdi. Bana getirmiş oldukları, Roger Federer imzalı ve limitli sayıda üretilmiş orijinal raket ölçülerindeki çikolata müthişti. Federer demişken, dün oynadığı Wimbledon finalini kazanıp, bu turnuvadaki 7. şampiyonluğuna ulaştı ve aynı zamanda klasmanda tekrar 1. sıraya yükseldi. Müthiş bir başarı ve ona da yakışıyor.

Dr Rolf ve eşi Dürdane hanım, Garova'da olan bitenden haberdar olduklarını, çünkü blogu (yani Garova Günlüğü'nü) devamlı takip ettiklerini söylüyorlar. Bodrum'a her geldiklerinde Garova'yı da ziyaret ediyorlar. Bu ziyaretler vasıtasıyla ailenin tamamıyla da tanıştık. En son geldiklerinde oğulları Sercan'la tanışmıştı, bu geldiklerinde Sercan'la beraber, kızları Selin ve onun eşi Osman da vardı.     

Yine, hem şarap tattık, hem de bol bol bağdan ve şaraptan konuştuk. Dr. Rolf yaptığı Grappa'dan bir şişe getirmiş bana. Çok şık bir şişedeki bu içki gayet güzeldi, ama yine de sert içkiler bana göre değil :)   

6 Temmuz 2012 Cuma

2012 Yılı İlk Üzümlerimiz

Kışın asmaları budadık, sonra hasarlı direkleri tamir ettik, sürdük, çapaladık, dere tepe düz gittik, az gittik, uz gittik, yağmurlardan geçtik, dolu risklerini atlattık. Hastalık ve zararlılarla mücadele ettik ve geldik bu günlere. Yani, hasat günlerine... Ve bugün ilk üzüm salkımları kesildiler.


Bu yıl da ilk üzümler aşağı yukarı geçen yıllardaki zamanında olgunlaştılar. Üzümlerin erken olgunlaştığı yıllar ile biraz geç olgunlaştığı yıllar arasındaki fark 10-12 gün kadar oluyor. Bu yıl üzümlerin olgunlaşması 1 hafta kadar geç. İlk olgunlaşan üzümümüz de Trakya İlkeren. Bunla aşağı yukarı aynı zamanda olgunlaşan bir de Yalova İncisi üzümü var. Her iki üzüm de bizim bağın ana üzüm çeşitleri değil, ancak azar miktarda her ikisinden de bağda mevcut. 

Trakya İlkeren üzümü, Tekirdağ Bağcılık Araştırma İstasyonu Müdürlüğü tarafından, Perlette çekirdeksiz üzüm ile Alphonse Lavalle üzümünün çaprazlanmasından elde edilmiş erkenci bir sofralık üzüm çeşididir. Salkım şeklini ve erkenciliğini Perlette çekirdeksiz üzümden, rengini ve dayanıklılığını Alphonse Lavalle üzümünden almıştır.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Erkenci İncir / Siyah Orak İnciri

Bu yıl incir sezonunu erken açtım. Aslında bu incirler geçen yıllarda da vardı. Ama oldukça erkenci bir çeşit olan bu inciri yemek gelmemişti hiç içimden. Bu çeşitten 3 ağaca aşılanmıştı ve sanırım aşılanalı da 7-8 yıl olmuştur. Yani geçen yıllarda da vardı ve pek yenilmezdi. Bir kaç tane yenilirdi, o kadar. Bana getirdiklerinde de her defasında "yemeyeceğim" demiştim. İlk defa bu yıl yedim, meğer ben bu incire karşı çok önyargılı davranmışım :) 

Tadı gayet güzel. Yaklaşık 1 ay sonra yetişecek normal sezondaki incirlerden hiçbir farkı yok. Yukarıdaki incirin ağacı ve asma yan yanalar. Zaten incirin bir yanında kendi yaprağı, diğer yanında da asma yaprağı var. 
Bu incirin adına "bardacık inciri" diyoruz. Başka yerlerdeki adı da aynı mıdır, yoksa bu sadece bizim buraya has bir isimlendirme midir bilmiyorum. Bu incirin şekline çok benzeyen bir de armudu var buranın. Onun adı da "bardıcık" tır. Ama ben "bardacık" ve "bardıcık" ın aynı şeyi ifade ettiğini düşünüyorum.

Acaba bu isim nerden gelmiş olabilir. Acaba "bardak" tan gelmiş olabilir mi? Eskiden burada (başka bir çok yerde de olduğu gibi) su testilerde muhafaza edilir ve oradan içilirdi. Testi biraz büyük olurdu, onun aşağı yukarı sürahi büyüklüğünde olan daha küçüğüne "bardak" denilirdi. İşte bu incirin ve bahsettiğim armudun şekli biraz bardağı andırıyor. Bardağın da daha küçüğü nedir, "bardakcık." Zamanla aradaki "k" harfi de düşerse, "bardacık" olur. Olur mu, olur. Bilemem. Bu da tamamen benim akıl yürütmemden ibarettir, onu da söyleyeyim...

Gerçek (Literatür) İsmi ise Siyah Orak'tır. Siyah Orak; Erkenci ve partonekarp (çekirdeksiz) bir çeşittir.Tozlaşma istemez ve senede iki ürün verir .Çok kaliteli bir çeşit değildir. Ancak turfanda bir çeşit olması, senede iki ürün vermesi ve tozlaşma (ilekleme) istememesi artılarıdır. 

Görüldüğü üzere incirin içinin normal sezonda yetişen incirin içinden bir farkı yok. Ben daha önce zahmet edip bakmamakla hata yapmışım. 


İncirin küçük ve yeşil haline "incir kozağı" diyoruz burada. Sonra yavaş yavaş büyür ve renk değiştirmeye başlar ve olgunlaşır. Aynen yukarıdakiler gibi. Bu incirlerin boyun kısımlarıda diridir daha. Eğer olgunlaşan incirler toplanmazsa yavaş yavaş suyu çekilmeye ve buruşmaya başlar. Buruşma da ilk olarak boyun kısmından başlar. Yukarıda sağdaki incirin boynu buruşmaya başlamış mesela. Bizim burada bu incirlere de "boynu buruk" denilir. Boynu buruk olan incirler yere düşerler, yere düşen bu incirler toplanır ve kurumaları için bir yere serilirler. Daha sonra da kuru incir yapılırlar.