29 Mart 2013 Cuma

Gar(a)ova Bağlarında Gara Bir Buzağı

Hava çok güzeldi, biz de Mustafa'yla gezmeye çıkmıştık. Eve dönerken otlaktaki ineklerden birisinin doğum yapmak üzere olduğunu gördük. Bu inek, doğumu bir kaç gündür beklenen inekti. Doğum yaparken çok yaklaşmadık tedirgin olmasın diye. Uzaktan izledik. Doğumdan hemen sonra yanındaydık. 

Bu fotoğraf, buzağı doğduktan hemen sonra çekildi. Sanırım 4-5 dakika henüz geçmiştir. Buzağı oldukça ıslak(tı). Biraz da şaşkındı. Anası hemen ayağa kalktı ve yalamaya başladı. Buzağı da biraz yattıktan sonra, aşağı yukarı 20-25 dakika kadar sonra ayağa kalkmak için çabalamaya başladı. 


Bu çabaları esnasında, sendeledi, tökezledi, yıkıldı ama en sonunda ayakta durmayı başardı. Anasının memesini arayıp buldu ve ilk sütünü emmeye başladı. Bu ilk süte ağız sütü deniliyor ve hem besin olması açısından hem de doğduğu anda tamamen mikroplara karşı savunmasız olarak dünyaya gelen buzağıya, başka türlü sağlanması mümkün olmayan bağışıklık maddelerini sağladığından buzağı için çok önemlidir.

23 Mart 2013 Cumartesi

Evde Şarap Grubu Bodrum Toplantısı

Evde Şarap Grubu Bodrum toplantımızı yaptık bugün. Aslında "Mart Ayı Toplantımızı" demem gerekirdi ama, aylık düzenli toplantı(lar) haline dönüşmedi henüz. Oldukça seyrek de olsa, arada bir toplanıyoruz. Bugün de toplandık, kendi şaraplarımızı tattık, değerlendirdik, sohbet ettik, güldük, eğlendik... 

Toplantımız, yöresel yemekler ve doğal ürünlerin sunulduğu Gambilya Doğal Mutfak'ta idi. Bize Cafe'lerini açan Lale abla ve eşi Selahattin abiye ev sahiplikleri için çok teşekkürler... Ve tabii, Erhan abiye çok teşekkürler... Erhan abi bu işin üzerine düşmese, bugün, yarın derken yine daha sonraya kalırdı ve ne zaman toplanabilirdik bilmiyorum... 

20 Mart 2013 Çarşamba

Garova Bağlarında Bağ Pulluğu İle Toprak İşleme

Bağlarımızda budama yapıldı, kırılan ve hasarlı olan direkler değiştirildi ve sıra geldi toprak işlemeye. Toprak işlemeyi; Bağ pulluğuyla sıra aralarını sürerek, sıra üzerlerinde kalan ince işlenmemiş dilimi de çapalayarak yapıyoruz.



Toprağın tavında olması çok önemli. Tarımsal üretimde her zaman olduğu gibi, toprak işleme zamanında da hava durumu raporları ve toprağın tavını iyi takip etmek gerekiyor. Biz, toprağı sürdükten hemen sonra yağmur yemesini istemiyor, birkaç gün güneşlenmesini, havalanmasını istiyoruz. Daha sonra da toprak sürgüsü çekerek toprağı düzeltiyoruz. İlerleyen zamanda, yağan yağmurlardan sonra çıkan otlarla mücadele için kültüvatörle toprak işlemeye devam ediyoruz.

Geçen yıllardaki yazılarda da yazdığım gibi, bağda bizim toprak işleme yöntemimiz bu şekilde. Başka alet-makina ve yöntemler de kullanılabilir tabi ki... Mesela sıra araları, bağda toprak işlemede en çok kullanılan makinalardan birisi olan rotovatörle (çapa makinası) işlenebilir, sıra araları dar olan bağlarda daha küçük çapa makinaları kullanılabilir, çok yamaç ve teraslı bağlarda daha başka şekilde yapılır, Fransa'dan bu örneklerde olduğu gibi, hayvanlarla (at) çekilen pullukla işleme yapılabilir, vs. vs...

Sıra üzerinde asmaların arasında kalan ince toprak dilimini işlemek için de duyargalı çapa makinaları var. Duyarda asmayı algıladığında makina otomatik olarak sıra arasına doğru kaçıyor, asmayı geçtikten sonra makina tekrar sıra üzerindeki işlenmemiş boşluğa doğru giriyor. Bu makinaların elle kumanda edilenleri de var. 

Bizde ise; Sıra üzerlerinde sürülmeden kalan ince toprak dilim(ler) çapalanıyor. Biraz emek istiyor ama, olsun. Asmalar kendileri için harcanan el emeğini ve gösterilen bu özel ilgiyi bir şekilde hissediyorlardır diye düşünüyorum. En azından, hissetmelerini umuyorum...

14 Mart 2013 Perşembe

Uyanış

Uyanış sözcüğü sözcük anlamıyla, uyku halinden uyanıklık haline geçişi belirtir. Uyanış, gözleri kapalı durumdaki, yani uyku halindeki, bilinci yerinde olmayan kişinin bilincinin yerine gelmesi ve gözlerini açmasıdır. Bu durumda, ortada bir göz olması ve açılması gerekiyor. 

Bitkilerde de gözler vardır ve sürgünler buralardan meydana gelir. Havalar ısındığında, öncelikle bitkilerin bünyesinde su hareketi başlar, daha doğrusu hızlanır. Bu durum "su yürüdü" diye ifade edilir. Sonra gözler kabarmaya başlar, sonra patlar ve büyümeye başlarlar... Yukarıdaki fotoğrafta hem iyice kabarmış olan, hem patlamak üzere olan, hem de patlamış ve yaprakları çıkmış, biraz büyümüş olan gözler topluca görülüyorlar...

Yakından da böyle görünüyor. Gözler uyanacakları zaman önce kabarıyorlar ve kabardıklarında üzerlerinde bir hav tabakası oluşuyor, sonra lifli bir yapı kazanıyor. Bu lifli haliyle biraz tenis topunun yüzeyini andırıyor bana... 

Dinlenme dönemi (kış uykusu) bitti, artık uyanma zamanı... Tabi, erkenci olan çeşitler daha erken uyanıyorlar. Trakya İlkeren, Perlette Çekirdeksiz, Cardinal üzümleri erken uyanırlar mesela. Buradaki uyanık arkadaşların fotoğrafları da Cardinal üzümüne ait. Alphonse Lavalle üzümleri henüz uyanmış değiller ama eli kulağında... Şaraplık üzümler ise daha geriden geliyorlar.

Bir ay önce "uyuyan güzeller" diye bir yazı yazmıştım. İşte şimdi o güzeller uyanıyor ve yolculuk başlıyor. Hani, Türkmen Gelini türküsünde, "uykudan uyanmış gözleri mahmur, ömrümde görmedim böyle gelini..." diyor ya, işte onun gibi bişey... Görmüşüzdür ya da görmemişizdir, o bir yana, ama hakikaten güzeller...  

12 Mart 2013 Salı

Bağda Kırılan Direklerin Yenileriyle Değiştirilmesi

Bağcılıktaki telli terbiye sistemin(lerin)de destek sisteminin ana unsurlarından birisi direklerdir. Direk olarak da genellikle ahşap, beton ve demir direkler kullanılır. Bizim bağlarda kullanılan direkler beton. Yıllar evvel öyle başladığımız için, sonra da öyle devam etmişiz...

Sonbaharda, özellikle de asmaların henüz yapraklarının dökülmediği dönemde esen şiddetli lodoslarda her yıl mutlaka kırılan direkler olur. Çünkü, yapraklar üzerinde olduğunda asmalar rüzgarı daha fazla tutuyorlar ve doğal olarak direkler ve teller de daha fazla yüke maruz kalıyorlar. Her ne kadar ana etken şiddetli rüzgarlar ise de beton direklerin geçen yıllar içinde yıpranması ve dışarıdan aldığımız bir kısım direklerin yeterli kalitede olmayışları da kırılmalarında etken.



Her yıl rutin olarak budamadan sonra direkler gözden geçirilir, kırılan ya da iş göremeyecek durumda çatlamış, kırılmaya yüz tutmuş direkler değiştirilir. Asmaların yapraklı ve üzümlü oldukları dönemde üzerlerine binen yükten dolayı gevşeyen teller geririlir.

Değiştirme için gerekli olan direkleri kendimiz döküyoruz. Kendimiz derken Erdal'ı kastediyorum aslında, çünkü bu işi o yapıyor. Direklerin ebatlarını ve nasıl yapıldıkları konusunda daha önce yazmıştım, gözatmak istiyorsanız tıklayınız.

7 Mart 2013 Perşembe

Günün Fotoğrafı: Asmadaki Kedi

Birçok fotoğraf çekiyorum. Bunların içinden beğendiğim, güzel fotoğraflar oluyor ama bir yazıya konu olmadan bilgisayarın hafızasındaki dosyalardan birinin içinde bir yerlerde öylece kalıyorlar. Sanırım arada bir onları "günün fotoğrafı" adı altında, fazla uzun uzadıya bişeyler yazmadan paylaşmak hiç de fena olmayabilir...  

Ben ne zaman bağda, bahçede gezmeye çıksam kedi de benimle gelir. Çoğu zaman da, ben bağda ne kadar kalırsam kalayım, ben dönmeden eve dönmez, yanımdan ayrılmaz... Daha yavru sayılır. İki - üç aylık kadarken iltica etti bize. İlk önceleri "Kara Kız" demiştim biraz. Şimdi "Binnaz" diyorum  ama o yine de en çok "gel pisi pisi.." dememize itibar ediyor.

Erdal bağda çalışıyordu, ben de onun yanına gidiyordum. Beni dışarıda ve bağa doğru giderken görünce, her zaman yaptığı gibi kedi hemen koşup geldi yanıma. Ben bağda Erdal'ın yanındayken bir ara baktım asmanın üzerine çıkmış, bir güzel de oturmuş, arada biraz uyukluyor. Fotoğrafı çekilmez de ne yapılır...   

4 Mart 2013 Pazartesi

Özgür Tavuklar

Bağda üzüm bittikten sonra, bağ tavuklara kalıyor. Geziyorlar, otlanıyorlar, böcekleniyorlar (yani, böcek, solucan vs. yiyorlar), yatıp eşeleniyorlar... Taa ki üzümlere tekrar renk (ben) düşmeye başlayıncaya kadar. Ondan sonra yasak. Yasak ama onlar yine de sızmayı başarıyorlar...   

Onlar için en büyük tehlikelerden birisi şahinler. Şahinin sesini mi duyuyorlar, görüyorlar mı, nasıl oluyor bilmiyorum. Tehlike hissettiklerinde son sürat, uçarcasına koşarak eve kaçıyorlar. Geçenlerde, şahin kocaman bir tavuğu yemişti. Yine, yaklaşık bir ay kadar önce, bir horozun feryatları geliyordu bağın yakınındaki ağaçlık alandan. Koşup baktık hemen, bir şahin horoza dalmış ama horoz büyük gelmiş, biraz tüyleri yolunmuş ama fazla bişey olmamış horoza. Fakat çok korkmuş. Korkusunda bir köşeye saklanmış durmadan gıyaklıyordu. Neyse ki zamanında yetişilmiş ve kurtarılmıştı...