30 Ağustos 2009 Pazar

Cabernet Sauvignon 2009 Bağbozumu





Cabernet Sauvignon bağbozumumuz. Çok az miktarda var bu üzümden. Bu kadarcık üzümün bağdan kesilmesine, bağbozumu demek ne kadar doğru onu da bilemiyorum :)







28 Ağustos 2009 Cuma

Cabernet Sauvignon



Cabernet Sauvignon : Kökeni Fransa'dır ve dünyanın en tanınmış ve en iyi kırmızı şaraplık çeşitlerinden birisidir. Kaliteli, dolgun, tanenli, alkol asit dengesi iyi, koyu erguvani renkli, meyvemsi ve yıllandırılmaya müsait şaraplar verir.



Taneleri küçüktür. Tanelerinin küçüklüğü diğer şaraplık üzümlerle arasındaki ayırtedici özelliklerden birisi sayılabilir. Tanelerindeki ortlama çekirdek sayısı 2-3'tür. Tanelerin şekli yuvarlak ve kabuğu kalındır. Tane tutumu seyrektir ve bu da salkımı seyrek yapılı yapar. bu seyrek yapılı salkım şekli de Cabernet Sauvignon için ayırtedici özelliklerden birisidir.





Üzüm fotoğrafı çekmeyi çok seviyorum ve bir sürü fotoğraf çekiyorum. Haliyle bunların içinden bir kaçını seçmek de zor oluyor.

Dün (27.08.2009) itibarıyla bağımızdaki Cabernet Sauvignon'ların hali, pür melali budur :)
.
.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Şiraz (Syrah) Üzümü(müz)



Şiraz üzümündeki ayırtedici özelliklerden biri de, tanelerin uç kısmındaki minik beyaz-sarı arasındaki renkli çıkıntılardır.






Bu yılın şiraz bağbozumu

18 Ağustos 2009 Salı

Bu Üzümü Tanıyan Var mı?



Bu üzümün adının ne olduğunu bilmiyorum. Fotoğraftan üzüm tanımak, özellikle de şaraplık üzümleri tanımanın çok zor olduğunu da biliyorum. Çünkü birbirlerine çok benziyorlar. Yine de bu üzümü tanıyan bilen olursa ve bana yazarsa şimdiden çok teşekkür ederim.

Aşı için aldığımız Şiraz kalemlerinin arasına karışmış bu üzüm vakti zamanında. Bu üzümden sadece üç asma var. Aşı kalemini aldığımız kişiye daha sonra bunu sorduğumda, o üzümlerin "Barbera" olduğunu söyledi. Ancak internetten baktığımda, Barbera fotoğraflarındaki üzümle bu üzümleri birbirine pek benzetemedim.



Görüntü olarak çok müthiş bu üzümler. Rengi çok koyu değil. Salkım şekli yuvarlak forma daha yakın. Ama arada biraz uzun ve kanatlı olan salkımlar da var. Taneler de yuvarlak ve diğer şaraplık üzümlere (mesela Cabernet, Merlot, Şiraz, Adakarası, Kalecik Karası) nazaran daha iriler. Ve en önemli karakterlerinden birisi, oldukça tanenli bir üzüm. Asmanın verim durumu orta.



Sanki bu üzüme benziyor gibi de geldi bana. Benzettiğim üzüm de "Boğazkere" :) Aşı kalemlerini Bodrum/Yalıkavak'tan almıştık. Yalıkavak'ta Boğazkere aşılanmış olabileceğine de pek ihtimal veremiyorum doğrusu.



Birinci fotoğraf ve yukarıdaki iki fotoğraf üzümün rengini doğru olarak yansıtmaktadır. Çok koyu olmayan bir renk.



Yukarıdaki salkımda taneler biraz sık dizilmişler gibi görünseler de, bütün salkımlar böyle değiller. Taneler salkım üzerine çok seyrek olarak da dizilmemişler, genellikle orta sıklıkta dizilmişler ve salkımlar orta büyüklükte.



Yaprakları da bu şekilde. Siyah şaraplık üzümlerde yapraklar genellikle koyu renkli oluyor. Ve biraz da büyük oluyorlar. Bu üzümün yaprakları nispeten açık yeşil renkte ve biraz küçük.



16 Ağustos 2009 Pazar

Almanya-Rheingau-Lorch'dan Weingut Mohr'un Sahiplerinin Ziyareti



Daha önce, Almanya-Rheingau-Lorch'dan Weingut-Mohr 'un sahipleriyle internet vasıtasıyla tanıştığımızı ve sonrasında da mail yoluyla haberleşmeye devam ettiğimizi yazmıştım. Garova Günlüğünde onlarla ilgili haberler ve yazılar yer almıştı ve almaya da devam edecek.

Gelelim bu yazının konusuna; Saynur, Jochen, çocukları Helin ve Moran, Muğla/Akyaka'ya tatile geldiler. Tatillerinin iki gününü Bodrum'a ayırdılar ve bir günü de bizim burada geçti. Yani beni ziyarete geldiler (dün, 15.08.2009). Jochen şarap üretim mühendisi. Biraz Türkçe biliyor. Bazen Türkçe konuştuk bazen de konuştuklarımızı Saynur tercüme etti. Zaman çok fazla değildi ama yine de epeyce çok şey konuşabildik.



Onlar daha çok beyaz şarap yapıyorlar ve ağırlıklı üzümleri de Riesling. Bana 3 tane şarap getirmişler. Bunlardan bir tanesi, 0,375 L şişede tatlı bir şarap. Bu şarabı yaptıkları üzümleri çok geç hasat ediyorlarmış. Üzüm neredeyse kuruma aşamasına geliyormuş. Doğal olarak da çok şekerleniyor tabi. Ama şarabın alkolü %8. Bu kadar alkol oluştuktan sonra fermantasyonu durduruyorlarmış. Bu şarap, yemekten sonra tatlılarla beraber veriliyormuş.



İkinci şarap ise kırmızıydı. Onların en iyi kırmızı şarabıymış.

Üçüncü şarap ise beyaz. Bu da onların en iyi beyaz şarabıymış. Bu şarap, dekar başına sınırlandırılmış miktarda üzümden üretiliyormuş. Yani bizdeki karşılığı, "ürün azaltması" ya da "kontrollü ürün" gibi bişey. Buraya kadar herşey tamam.



Ama orada bu ibareyi etikete yazabilmek için, şarabınız önce bir komisyonun karşısına çıkıyormuş, tadıyorlarmış, onay verirlerse etikete bunu (ERSTES GEWACHS) yazabiliyormuşsunuz. Bizde ise, "ben yaptım oldu, biz böyle yapıyoruz" gibi üretici beyanlarıyla yürüyor bu iş. Artık buna inanmak ya da inanmamak size kalmış. Ülkemizde bir şarap için bu söyleniyorsa, muhtemelen fiyatı da muadillerinden biraz daha fazladır. Eğer damağınıza güveniyorsanız, paranıza da kıyarsanız o şarabı alır ve dener, karar verici siz olursunuz :)

Getirdikleri şarapların cam kapaklı olduğunu söylediler. Mantar kapakların bazı problemlerinden kaçınmak içinmiş bu. Bu problemlerden kaçınmak için kullanılan vidalı kapağı ve sentetik malzemeden yapılmış mantar şeklindeki kapakları biliyorum da cam kapağı ilk defa duydum. Ne derler, "bir yaşıma daha girdim" :)

Jochen benim Şiraz şarabımı tattı ve şarabın hatasız olduğunu, beğendiğini, güzel olduğunu söyledi...


Bu da Jochen'in bana getirdiği weingut-mohr tişörtüm :)

Saynur ve Jochen'le internet üzerinden devamlı haberleşiyorduk. Böyle yüzyüze görüşmek, bağ ve şarap hakkında sohbet etmek çok güzel oldu. Bu arada Helin ve Moran elinde kamerayla tavukların peşinde koşmakla ve köpeklerle oynamakla meşguldüler.

Akşam üzeri, güneşin batmasına yakın onları Akyaka'ya uğurladık. Ve uğurlarken de "tekrar görüşmek üzere..." dedik.
.
.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Selva-Haluk İşmen Bağları (Bodrum/Çömlekçi Köyü) 2009 Bağbozumu

Bodrum/Çömlekçi köyünde Selva-Haluk İşmen bağları bağbozumu toplantısı, geçen yıla göre bir hafta daha erkene alınmış olarak bugün yapıldı. Üzümlerin hasadına biraz daha süre var ve hasat da önümüzdeki günlerde yapılacak. Bizim işlerimiz çok yoğun olduğu ve Erdal'ın işleri erken bit(e)mediği için ben tasarladığımdan daha geç gidebildim. Kısacası biraz geç kaldım :)

Hep fotoğraf çekmiş, çektirmişimdir. Hele bloga başladıktan sonra bunu ihmal etmemeye çalıştım. Güya bugün de çok fotoğraf çekecektim. Fotoğraf makinasının pillerinin yedeklerinin yedeklerini bile temin etmiştim. Düşünün artık, o kadar çok çekecektim yani. Ama maalesef bugüne ait ancak bir kaç kare fotoğraf var fotoğraf makinamda ve onların içinde de işe yarar fotoğraf yok...

Arkadaşlardan fotoğraflar geldikçe (o da gelirse tabi) buraya koyacağım ve yazılarını yazacağım... Blog tarihimde bu da oldu yani...
.
.

11 Ağustos 2009 Salı

Üzümün Üzerindeki Mumsu (Puslu) Tabaka Ne İşe Yarar?


Tanelerinin bazılarının üzerindeki mumsu (puslu) tabaka dış etmenler vasıtasıyla silinmiş bir üzüm salkımı.

Üzümün Üzerindeki Mumsu (Puslu) Tabaka Ne İşe Yarar?

Üzerindeki mumsu tabakası silinmiş olan yukarıdaki salkımda bir bozulma var. Bu bozulmanın tek sebebi mumsu tabakanın silinmiş olması değildir. Ama silinmiş olması çok büyük etkendir.
Mumsu tabaka ne işe mi yarar? Yukarıdaki salkımın bu hale gelmemesine yarar :)
.
.

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Kalecik Karası



Bağdaki Kalecik Karalarının tamamı 5-10 asmadan müteşekkil. Bodrum yöresinde Kalecik Karası yetişir mi, yetişmez mi? Bu bir deneme. Yetişmeye kalınca yetişiyor. Aynen fotoğraflarda görüldüğü gibi. Haa, şarapları nasıl olur, ona da bakıyoruz...



Kalecik Karası : Orta Anadolu, Ankara, Kalecik ve Kırıkkale dolaylarında yetiştirilen kaliteli sek şarap yapılan bir çeşittir. Son yıllarda Denizli'de de Kalecik Karası bağları kurulmuştur. Dolgun, bukeli ve dengeli şarap verir.

Taneleri yuvarlaktır ve orta iriliktedir. Tanelerde 1-2 çekirdek bulunur. Çoğu şaraplık üzümde olduğu gibi, bunun da kabuğu kalındır. Salkımının şekli konik kanatlı bir yapıdadır. Taneler salkımda sık şekilde dizilmişlerdir ve salkımlar da orta büyüklüktedirler.
.
.

9 Ağustos 2009 Pazar

Alphonse Lavallee Üzümü Fotoğrafları


Alphonse Lavallee taneleri



Alphonse Lavallee Üzümü : İri taneli orta mevsimde yetişen bir sofralık üzümdür. Tanenin rengi siyah-mor tonlardadır. 3 - 4 adet çekirdek ihtiva eden tanelerin şekli yuvarlaktır ve ağırlıkları da 7-9 gramdır. Tanelerin kabuğu biraz kalın olmakla birlikte, bu kalınlık yeme esnasında rahatsız edici değildir. Salkımları konik bir yapı gösterir ve dolgundur. Literatür bilgisinde salkımları için "iri" (500-600 gram) deniliyor. Bundan daha büyük salkımlara da rastlanır. Bizim bağda 2,1 kg gelen bir Alphonse Lavalle salkımı kesmiştik. Karatopalak, Enfes, Ribier üzümleri orijinli bir çeşittir.



.
Yaygın olarak ilk başlarda Marmara Bölgesinde yetiştirilmiş olmakla birlikte daha sonra, Ege ve İç Anadolu Bölgesi başta olmak üzere diğer bölgelere de yayılmıştır. Koyu siyah-mor renkte, iri taneli gösterişli bir üzümdür. Yola dayanıklıdır ve pazar değeri yüksek olan bir çeşittir. Kuvvetli ve verimli taban topraklara daha uygundur. Kısa budanır, kordon terbiye sistemiyle iyi sonuç verir.
.
.

7 Ağustos 2009 Cuma

Selva - Haluk İşmen Bağlarında Şarap Tadımı ve Sohbet ve Üzümlerde Şeker ve pH Ölçümü



Aslında bu fotoğrafın böyle olmaması gerekiyordu. Tadım için bir sürü kadeh vardı ve masanın üstü oldukça kalabalıktı. Ama ben baştan fotoğraf çekmeyi ihmal ettiğim için, sonradan bu fotoğrafı çekmekle yetindim. Tadım olur da, tadım yazısı olur da, bu yazı şarap ve kadehler olmadan olur mu?

Neyse, gelelim sadede :) Selva hanımın Zinfandel şarabını tattık ilk olarak. Ön burunda güzel kokular geliyordu. Damakta aromatikti. Bitişte çikolata tadı algıladım. Dengeli, bitişi orta ve orta gövdeli bir şaraptı. Rengi Zinfandelde olması gereken kadar koyu değildi ve biraz daha berrak olabilirdi. Ben beğendim. Hemen bunun akabinde Rıdvan abinin Zinfandelini tattık. Haluk (İşmen) abi bunu daha çok beğendiğini söyledi ama, bana ön burunda biraz zayıf gibi geldi. Damakta ise iyiydi, meyve tatları algılanıyordu. Bitişi orta ve orta gövdeli bir şaraptı. Filtre edilmemiş bir şarap için berraklığı çok iyi olmakla birlikte, rengi biraz açıktı. Bu şarabı da beğendim. Benim şaraplardan birisi Şiraz, birisi de Zinfandel'di. Benim Zinfandel daha önceki her iki Zinfandelden de daha koyuydu. Biraz asitliydi. Diğer iki Zinfandelin gerisinde kaldı :)


Selva-Haluk İşmen çifti

2007 yılının Nisan ayında internet üzerinden Prof Dr. Mehmet Ömür ile tanışmıştık. Bir tesadüf, o günlerde kongre için Bodrum'a gelmiş ve o arada Vatan gazetesi için bir de röportaj yapmıştık. Röportaj için geldiğinde, "Mumcular'ı biraz geçince arkadaşımın bağı var, biliyor musun?" demişti. Ben bilmiyordum. İstanbul'a döndükten bir kaç gün sonra, bir yemekte beraberlermiş, beni aradılar, o zaman telefonda tanıştık Haluk abiyle. Daha sonra çiftliklerine ilk gelişlerinde de bana uğradılar. Tanışmamız böyleydi, iyi ki de tanışmışız... Onları tanıdığıma çok memnunum. Onların da böyle düşündüğü biliyorum, bu da ayrıca güzel...



Rıdvan abi Zinfandel üzümleri kontrol ediyor. Abi, bu yıl ne güzel şaraplar yaparsın sen buradan alacağın üzümlerden. Üzümler çok güzel ve sağlıklı görünüyorlar.


Zinfandel salkımları (photografed by Haluk İşmen :))

Bağda bu şekilde bir çok üzüm salkımı var. Selva hanımların bağ seyir terasından sıranın başındaki bu salkımları görünce, Zinfandel karakterini de çok iyi yansıtan bu salkımların fotoğrafını çekmek istemiştim. Ama tekerlekli sandalyayle oraya inmesi zordu. "Ben çekerim" dedi Haluk abi. Yanii, bu üzüm onun üzümü olduğu kadar, fotoğrafın çekimi de ona aittir.



Bizim bağdan götürdüğümüz Merlot ve Zinfandel üzümlerinin şekerlerini ve pH'larını ölçtük. İki salkım Merlot'un tanelerini kullanılmamış bir poşet içinde ezdim ve Refraktometreyle şekerini ölçtüğümde 25 Brix olduğunu gördüm. pH'ı da 3.7 idi. Bir an önce toplayıp şarap yapmak lazım... Merlot burada en erken olgunlaşan üzüm. Ve kuşlar da bu üzümü çok seviyorlar.

Bizim bağdan giden Zinfandelin şekeri 20,5 Brix çıktı. pH'ı da 3,4 idi. Asit ölçümü yapmadık ama, pH asitlilik konusunda da biraz fikir veriyor. İşmen bağlarından aldığımız 5 Zinfandel üzüm tanesinin ezilmesinden alınan suyun Brix'i de 20 çıktı. Bu üzümleri sıkı takipte olmak lazım...



Bu da gün sonu fotoğrafı. Güzel bir gündü, şarap tattık, sohbet ettik, güldük eğlendik. E daha ne olsun...
.
.

Şaraplık Üzümde pH Ölçümü ve pH Metrenin Kalibrasyonu



Dün Rıdvan abiyle konuştuk. "Yarın müsaitsen sana geleceğim" dedi. "Tamam" dedim. "Öğleye doğru gelirim" dedi. Öğleden sonra da Çömlekçi'ye Selva-Haluk İşmen bağlarına gideceğini söyledi. "Ben de geleyim, beraber gidelim" dedi. "Tamam gidelim" dedi. Ku konuda (Rıvan abiyle bir yerlere gitme konusunda) daha sonra yazacağım şeyler olacak, ama şimdi yazının başlığına da bağlı kalarak şu pH metre konusundan açılmayalım.

"Yeni aldığım pH Metre ve kalibrasyon solüsyonlarını da getireyim, kalibrasyonunu yaparız, senin pH metrenin kalibrasyonunu da kontrol eder, gerekliyse ona da ayar yaparız" demişti. Haa, bu arada "senin pH metre dediği de, daha önce ölçmek için getirdiği, sonra da senin olsun dediği pH metre. Hal böyle olunca senin pH metre demesi de garibime gidiyor :)

Yukarıda fotoğrafta da görüldüğü gibi, değişik (pH 7 ve pH 4) pH'lardaki solüsyonları beherlere döktük. Önce 7 çözeltisine daldırdık aleti ve sabitlenmesini bekledik, sonra onu saf su ile temizleyip 4 çözeltisine daldırdık ve sabitlenmesini bekledik. Bu arada yapılması gereken ufak tefek bir iki şey daha vardı ama onlar zaten işin teferruatı ve açıklama kağıdında yazıyor zaten. Olayın özü şu; pH'sı değişik iki solüsyonla tanıştırılarak, pH metrenin, "haaa, öyleyse öyle, böyleyse böyle, artık yeni bir sıvı gelirse, bunlara göre tanımlarım" noktasına gelmesi sağlanıyor :) Daha sonra benim pH metreye de küçük bir ayar çektik. Sonra ben eşyalarımı hazırladım ve Çölekçi köyüne doğru yola çıktık.

Gelelim Rıdvan abiyle bir yerlere gitme konusuna; Çömlekçi'ye giderken Rıdvan abiye, "bizim arabayla ve Erdal'la yaptığımız yolculukların haricinde son dönemde en çok senle bir yerlere gittik" dedim. Bunlardan biri de şöyle; Bir yıldan fazla olmuştur, sanırım 2008'in Nisan ayındaydı, Evde Şarap grubunun İzmir'deki şarap tadımına gitmiştik. Sabah erken saatlerde Erdal'ı ve beni almıştı köyden. Gece de saat 02:00 civarlarında dönmüştük. Pikap arabanın arkasına bir kaç koli de şişe koymuştuk. Yolda müthiş bir yağmur başladı ve köye kadar da devam etti. Gecenin bir yarısında, bir yandan yağmur yağıyor bir yandan da kolileri indiriyorlardı Erdal'la. Halbuki Güvercinlik'ten düm düz basıp gidebilirdi Bodrum'a evine. Bu yaptıkların ve dostluğun için çok teşekkürler Rıdvan abi... İyi ki varsın.
.
.

2 Ağustos 2009 Pazar

Nadi Güler ve Arkadaşlarının Ziyareti



Tiyatro sanatçısı Nadi Güler'in daha önceki ziyaretini ve Lelegler'le ilgili belgesel projesini yazmıştım. Nadi abi (Nadi abi, mimar arkadaşı ve onun arkadaşı) bugün de belgesel için Kale Dağındaki Theangela harabelerini gezmek ve biraz da çekim yapmak için gelecekti. Ben oraları iyi bilen bir kişiyle onlara rehberlik yapması için konuşmuştum, onla gideceklerdi. Ancak daha önce oraya çıkan bir arkadaşlarının da telkiniyle, kendi başlarına da oraları gezebileceklerini düşünmüşler ama orman ve çalıların içindeki kalıntıları bulmak zor olmuş ve ancak bazılarını görebilmişler...

Theangela'ya gittikten sonra bize geldiler. Arkadaşlarıyla da tanıştık. Mimar Ahmet bey, Ahmet beyin arkadaşı Emine hanım ve Emine hanımın kızı Defne. Ahmet beyle tanışmamız, diğer tanışmalar gibi klasik bir şekilde, "ben Ahmet, ben de Mehmet" şeklinde oldu. Yalnız daha sonra Nadi abi, Ahmet beyin taş binalar yaptığını söylemişti. Sonra ben, taş bina şaraphane ve mahzen hayalimi de söyledim tabi :) Sonra konuşmamızda bir ara kendisinin "İğdirligil" soyadı geçti. Ben de "haaa, siz Ortakent'teki Kule Ev'i restore eden kişisiniz" dedim :) Mimar Ahmet İğdirligil. Ben de taş evleri ve "Kule Ev" tipini çok beğeniyorum ya, bilmez miyim hiç. Eğer olur da kendi taş binama başlamak kısmet olursa, bina konusunda Ahmet abinin de tavsiye ve yardımlarını alacağım. Ve sanırım bundan sonra da görüşmeye devam edeceğiz Ahmet abiyle, sohbet ve samimi tavırları buna işaret ediyor çünkü. Genç hanım Defne'nin de şaraphaneleri gezmek, organik tarım hakkında geniş bilgi edinmek gibi projeleri varmış. Dolayısıyla bizim buralar, üzüm ve şarap konulu sohbet, o ve annesi Emine hanım için de ilginç bir tesadüf oldu.

Velhasılı akşam üzeri çok da geniş olmayan bir zamana sığan güzel bir ziyaret ve sohbetti. Üzüm yedik ama, şarap tadımını bir dahaki sefere bıraktık. Haa, bir de Nadir abi kendisi ve arkadaşları için üzüm aldı. Geçen Cuma günü Bodrum pazarına üzüm almaya gitmiş, bizim üzüm de erken bittiği için alamamış. Pazar günü geldiğimde alırım demiş babama. Haberini almıştım :) Eşi de bizim üzümleri çok sevmiş, "bu ne kadar güzel bir üzüm böyle" demiş. Eşine ve küçük kızına da burdan selamlar...
.
.