19 Kasım 2014 Çarşamba

Bodrum-Kızılağaç'ta, Füsun ve Erhan Yürüt'ü Ziyaret

Blogumda "Erhan Yürüt" yazıp bir arama yaptığımda, çıkan kayıtların en eskisi 2008 yılının Ağustos ayına ait ; "... Erhan (Yürüt) abi ve eşi Füsun abla geldiler. Sabah çıkmışlardı yola Ankara'dan, haliyle biraz yorulmuşlar tabi. En son görüştüğümüzden bu yana 3 ay geçti nerdeyse. Dolayısıyla konuşulacak şeyler de birikmiş ..." yazmışım. Biz Erhan abiyle yaz mevsiminde, bir bağbozumunun hemen ertesinde tanışmıştık. 2008 Ağustos ayındaki yazıda, "en son görüşmemizden sonra 3 ay geçti nerdeyse" dediğime ve bu blogun başlangıcı da 2008 Temmuz'u olduğuna göre, demek ki bir önceki yılın bağbozumu sonrasında, 2007'nin Eylül başı gibi bir tarihte tanışmışız.

Bunları neden uzun uzun anlattım; Tanıştığımız günlerde, emekli olduktan sonra yerleşecekleri yere karar verme aşamasındaydılar. Düşündükleri birkaç seçenek vardı. Ve bu seçeneklerin hepsinin merkezinde de ortak ilgi alanlarımız olan "bağ ve şarap" bulunmaktaydı. Yerleşebileceklerini düşündükleri yerlerden bazıları yanlış hatırlamıyorsam, Denizli tarafları, Bozcaada gibi yerlerdi. Sonra burada, Bodrum'da karar kıldılar. Ondan sonraki birkaç yıl devamlı gelip gittiler ve arada, Pınarlıbelen ve civarı başta olmak üzere Karaova'da yer baktık onlara. Bu arada da ileride bağ ve şarap üzerine yapılabilecekler üzerine konuşuyorduk. Neler neler konuştuk, ne projeler ürettik... Hedeflerinde, ya da buna hayallerinde demek daha doğru olur, evde şarap yapma hobilerini, yasal prosedürleri tamamlanmış küçük bir şarap üretim işletmesine dönüştürmek vardı. Böylelikle hem hayallerini gerçekleştirmiş olacaklar, hem de bununla yöre tarımına ve Bodrum turizmine katkıda bulunmuş olacaklardı...

Gel zaman, git zaman, ilerleyen yıllarda Bodrum - Kızılağaç mahallesine evlerini yaptılar ve oraya yerleştiler. Yine buraya küçük şaraphanelerini de kurdular. Yasal süreçler tamamlandı ve Bodrum Şarapçılık olarak, Vinbodrum adı altında şaraplarını yapmaya başladılar ve ilk rekolte şaraplarını da iki kırmızı, bir roze olmak üzere çıkardılar. Bunu gerçekleştirebildikleri için onları tebrik ediyor ve her şeyin yolunda gitmesini, yollarının açık olmasını diliyorum...

Bugün onları ziyaret ettim. Telefonla görüşüyoruz ama, yüz yüze görüşmeyeli epeyce olmuştu. Neler olup bitiyor, nasıl gidiyor, bunları konuştuk, tanklardaki şaraplarda durum nedir, onlara baktık... Güzel zaman geçirdik...     

13 Kasım 2014 Perşembe

Garova'da Zeytin Hasat Zamanı

Bugünlerde zeytin ülke gündeminde oldukça fazla yer alıyor. Alıyor almasına da, hiç de hoş haberlerle değil maalesef. Keşke üreticilerin memnuniyetiyle, üretimimizin, ihracatımızın artmasıyla, ülkemizde kişi başına tüketiminin artması vs. gibi güzel haberler olsaydı bunlar...

Zeytinyağlı Yiyemem türküsü vardır, bilirsiniz... Zeytinyağlı yiyemem (aman) / Basma (da) fistan giyemem / Senin gibi cahile / Ben efendim diyemem (aman)  /  Kaldım duman içi dağlarda / Sevgili yarim nerelerde  /  Kara üzüm asması / Yeşil olur yazması / Ben yarimden ayrılmam / Kara yazı yazması  /  Kaldım duman içi dağlarda / Sevgili yarim nerelerde  /  Asmadan üzüm aldım / Sapını uzun aldım / Verin benim yarimi / Annemden izin aldım  /  Kaldım duman içi dağlarda / Sevgili yarim nerelerde.

Türkü güzel. Ama "zeytinyağlı yiyemem" kısmı, o olmaz işte. Zeytin bizim için çok önemlidir. Olmazsa olmazdır, ve tabi zeytinyağlılar da... Bir de, başka ne diyor türküde, "kara üzüm asması." İşte bu kadar...



Antik çağlardan bu yana üzüm ve zeytin çok önemli olmuşlardır. Ne güzel ve ne mutlu ki bize, Garova'da yan yanalar, iç içeler... Zeytin, efsanevi bir ağaçtır. Ölmez ağaçtır... Antik çağ yazarlarından Romalı yazar Columella onun için prima omnium arborum (ağaçlar arasında birinci) demiştir...

Homeros, Odysseus’ta zeytin ağacını “kutsal” olarak nitelendirirken, Antik dönemde Olimpia’da düzenlenen Antik Olimpiyat Oyunlarında galip gelenlere yabani zeytin ağacından yapılan taçlar takılmıştır.  

Memecik zeytini, Muğla, Aydın, İzmir, Manisa, Denizli'de oldukça yaygın olarak yetiştirilir. Ege Bölgesi ağaç varlığının %50’sinden fazlasını, toplam ağaç varlığımızın %45,5’ini Memecik zeytini oluşturur. Yöremizde de en fazla yetiştirilen zeytin çeşididir. Yağlık ve yeşil sofralık olarak değerlendirilir. İspanyol usulü yeşil zeytine işlenir. Yöremizde çizik zeytin yapmakta çok kullanılır. İyi bakım şartlarında kuvvetli gelişir. Meyveleri iridir. Genelde şiddetli periyodisite gösterir. Verimli, kısmen kendine verimlidir. Soğuğa ve kurağa karşı aşırı duyarlı değildir. Aşı ve çelikle çoğaltılır.

Victor Hehn, “Zeytin, Üzüm ve İncir – Kültür Tarihi Eskizleri” kitabının Zeytinle ilgili bölümünde, antik çağ yazarlarından Plinius’un şöyle dediğini yazar; “Özellikle de hasat, her açıdan çok özen gerektiren bir iştir: Daha yeni olgunlaşan meyveler, elle teker teker toplanmalı ve zaman kaybetmeksizin preslenmelidir; hızlılık ve temizlik bu işin temel koşullarıdır. Narin yapılı meyveler ya sopalarla silkeleniyor ya da –daha da kötüsü- aşırı olgunlaşıp artık çürümeye yüz tuttuklarında kendiliğinden yere dökülmeleri bekleniyor (daha o dönemde Plinius bu iki durumdan da şikayetçidir); o zaman zeytinler yerlerde birikiyor, işlenecekleri bir yağhane daha boşalmadan ekşimeye başlıyor.”

Aynen Plinius'un dediği gibi, eskiden zeytinler pek zamanında ve düzgün toplanmaz, toplansa da yağhanelerde hemen sıra gelmez, bunun için de zeytinler ya evde, ya da yağhanelerin yalaklarında bekler, bu esnada da zeytinde çürümeler başlar, bu zeytinlerden çıkan yağlar da düşük kalitede olurdu. Ama artık zeytinler daha düzgün toplanıyorlar, kendiliğinden düşenler dalından toplananlara karıştırılmıyorlar ve fazla beklemeden düzgün bir şekilde sıkılıyorlar. Sonuç olarak da yağlar artık çok daha iyi kalitede oluyor...    


Birbirine yakın olan zeytin çeşitlerini ayırt etmek hiç de kolay değil. Bu zeytinin çeşidinin Manzanillo olduğunu düşünüyorum. Bizim zeytin ağaçlarımızın içinde sadece iki ağaç var. Sanırım yıllar evvel, değişik bir çeşit olması açısından aşılanmış. Daha sonra sayısı da artırılmamış. Ülkemizde çok yaygın değildir. Sofralık olarak değerlendirilir. İspanyol usulü yeşil sofralığa uygundur. Orta kuvvette gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. İyi bakım koşullarında düzenli ürün verir. Verimi iyidir. Kendi kendine yeterli tozlanır. Soğuğa duyarlıdır. Çelikle çoğaltılır.

Buralarda herkes zeytin toplama işinde bu sepetleri kullanır(dı). Şimdi yine öyle ama, arada sanırım bir kaç plastik kovaya da rastlayabiliyoruz artık. Çünkü sepetler yavaş yavaş eskiyor ve bitiyor. Yenilerini örmekle uğraşan olmadığı gibi, örmeyi bilenler de gittikçe azalıyor...