16 Ağustos 2009 Pazar

Almanya-Rheingau-Lorch'dan Weingut Mohr'un Sahiplerinin Ziyareti



Daha önce, Almanya-Rheingau-Lorch'dan Weingut-Mohr 'un sahipleriyle internet vasıtasıyla tanıştığımızı ve sonrasında da mail yoluyla haberleşmeye devam ettiğimizi yazmıştım. Garova Günlüğünde onlarla ilgili haberler ve yazılar yer almıştı ve almaya da devam edecek.

Gelelim bu yazının konusuna; Saynur, Jochen, çocukları Helin ve Moran, Muğla/Akyaka'ya tatile geldiler. Tatillerinin iki gününü Bodrum'a ayırdılar ve bir günü de bizim burada geçti. Yani beni ziyarete geldiler (dün, 15.08.2009). Jochen şarap üretim mühendisi. Biraz Türkçe biliyor. Bazen Türkçe konuştuk bazen de konuştuklarımızı Saynur tercüme etti. Zaman çok fazla değildi ama yine de epeyce çok şey konuşabildik.



Onlar daha çok beyaz şarap yapıyorlar ve ağırlıklı üzümleri de Riesling. Bana 3 tane şarap getirmişler. Bunlardan bir tanesi, 0,375 L şişede tatlı bir şarap. Bu şarabı yaptıkları üzümleri çok geç hasat ediyorlarmış. Üzüm neredeyse kuruma aşamasına geliyormuş. Doğal olarak da çok şekerleniyor tabi. Ama şarabın alkolü %8. Bu kadar alkol oluştuktan sonra fermantasyonu durduruyorlarmış. Bu şarap, yemekten sonra tatlılarla beraber veriliyormuş.



İkinci şarap ise kırmızıydı. Onların en iyi kırmızı şarabıymış.

Üçüncü şarap ise beyaz. Bu da onların en iyi beyaz şarabıymış. Bu şarap, dekar başına sınırlandırılmış miktarda üzümden üretiliyormuş. Yani bizdeki karşılığı, "ürün azaltması" ya da "kontrollü ürün" gibi bişey. Buraya kadar herşey tamam.



Ama orada bu ibareyi etikete yazabilmek için, şarabınız önce bir komisyonun karşısına çıkıyormuş, tadıyorlarmış, onay verirlerse etikete bunu (ERSTES GEWACHS) yazabiliyormuşsunuz. Bizde ise, "ben yaptım oldu, biz böyle yapıyoruz" gibi üretici beyanlarıyla yürüyor bu iş. Artık buna inanmak ya da inanmamak size kalmış. Ülkemizde bir şarap için bu söyleniyorsa, muhtemelen fiyatı da muadillerinden biraz daha fazladır. Eğer damağınıza güveniyorsanız, paranıza da kıyarsanız o şarabı alır ve dener, karar verici siz olursunuz :)

Getirdikleri şarapların cam kapaklı olduğunu söylediler. Mantar kapakların bazı problemlerinden kaçınmak içinmiş bu. Bu problemlerden kaçınmak için kullanılan vidalı kapağı ve sentetik malzemeden yapılmış mantar şeklindeki kapakları biliyorum da cam kapağı ilk defa duydum. Ne derler, "bir yaşıma daha girdim" :)

Jochen benim Şiraz şarabımı tattı ve şarabın hatasız olduğunu, beğendiğini, güzel olduğunu söyledi...


Bu da Jochen'in bana getirdiği weingut-mohr tişörtüm :)

Saynur ve Jochen'le internet üzerinden devamlı haberleşiyorduk. Böyle yüzyüze görüşmek, bağ ve şarap hakkında sohbet etmek çok güzel oldu. Bu arada Helin ve Moran elinde kamerayla tavukların peşinde koşmakla ve köpeklerle oynamakla meşguldüler.

Akşam üzeri, güneşin batmasına yakın onları Akyaka'ya uğurladık. Ve uğurlarken de "tekrar görüşmek üzere..." dedik.
.
.

2 yorum:

  1. Bir iki yıl önce cam kapaklı bir şarap içmiş ve elimdeki kapağa alık alık bakıp kalmıştım. Daha sonra Gence Alton ile bir tadımda bu konuyu konuşunca daha da şaşırdım :) Zira bu cam meretlerin hava alanları üzerinde çalışıyorlarmış. Belki de yaptılar bile :) Ama ne olursa olsun ben şahsen mantarlardan vazgeçmek istemiyorum. Cam kapak sorunlu olmaz (buşone diyim de bilmiyor sanmasınlar :P ) mantar sorunlu çıkma heyecanı olmayınca da işin büyüsü bozulur bence :) Umarım ileride torunlara anlatmayız mantar kapakları :) Tribişön diye bir şey vardı evladım böyle mantara saplanır sonra çeker çıkartırsın :)

    Yazınızı keyifle bir solukta okudum. Şarap şişesi fotoğraflarına yalanarak baktım :)

    Weingut-mohr tişortünüz yakışmış efenim :)

    YanıtlaSil
  2. Sizin daha önceki bir tadım yazınızda (blogunuzda, Kaliforniya Şarapları Tadımı) bu cam kapak konusu varmış, ben kaçırmışım :) Ben de sizin gibi çok şaşırdım. Ve ben de mantar ağaçları mantar vermeye devam ettiği sürece mantardan yanayım... :)
    Yazıyı keyifle (hem de bir solukta) okuma konusunda ve tişört konusunda teşekkürler efenim :)

    YanıtlaSil