İlkokulda, okuma yazmadan sonra ilk öğrendiğimiz şeylerden birisiydi mevsimler. İlkbahar - Yaz - Sonbahar - Kış. Tekerleme gibi bişey... Kuzey yarımkürede Yaz ile Kış arasında, Eylül - Ekim - Kasım aylarına denk gelen geçiş mevsimi. Bu durumda, sonbaharın son günlerinde oluyoruz. Bitti, bitiyor. Bitmesin mi, gitmesin mi, gitsin tabi. Zaten de, tutamam ki zamanı. Ama bir kaç fotoğrafla bu bloga not düşebilirim...
Burası, bağ ve eve giden (fotoğrafı çektiğim yer itibarıyla gelen oluyor) yol. İncir ağaçlarının yaprakları sararmaya yeni başlıyorlar. Tel çitin hemen iç kısmında kalan asmaların yaprakları sarardılar ve dökülüyorlar. Yolun her iki kenarında da, yağan yağmurdan sonra otlar kendini göstermeye başladılar. Yolun ortasındaki arkadaşın adı da "Wine". Duruşa bakar mısınız... (fotoğrafları büyütmek için üzerine tıklayınız)
Bu küçük salkımların tanelerinin bir kısmı kurumuş, yaprağın da yeşilliği gitmiş ve dalındaki son zamanlarını geçiriyor, ama bu son zamanlarında da bize çok güzel bir renkle veda ediyor...
Bağ her mevsim güzeldir. Hava da böyle güzelken fırsatı değerlendirmek lazım...
Bu yaprakların fotoğrafları çekilmez de ne yapılır...
Arkadaki dağ, Kale Dağı. Biz de onun eteklerindeyiz. Kale Dağının bu görünen zirvesinin diğer ucunda Lelegler'den kalma antik yerleşim yeri Theangela var.
"Bir kedi gördüm sanki." O da, bağda benle beraber gezen ufaklık.
Bu yıl sonbahar yağmurları oldukça geç geldi. Bu fotoğraf da, geç gelen sonbahar yağmurlarının, evin önündeki gölgelikteki Amerikan sarmaşığının yapraklarıyla buluşmasının fotoğrafıdır :)
(Daha önceki yıllardan sonbahar fotoğraflarını görmek için hemen alttaki sonbahar etiketine tıklayınız.)
gitsin tabi, kimbilir kışın ne güzel fotoğraflarla bezeyeceksiniz burayı.
YanıtlaSililk resim ve son resim beni benden aldı :)
Nalan hanım, ilk fotoğrafı ben de çok sevdim :)
YanıtlaSililk fotoğrafı ben de çok beğendim.
YanıtlaSil"Wine" olmasa bu kadar güzel olmazdı :)
YanıtlaSil