Ben gitmeyi daha çok gezi amaçlı düşünmüştüm ama gitmişken biraz Boğazkere de ben alayım dedim. Böyle olunca benim tekerlekli sandalyeye de yer kalmıyor haliyle. Ama Rıdvan abi ona bir yer buluyor. Daha önceki seyahatlerimizde olduğu gibi, bu seferki manzara da tam fotoğraflık oldu :)
Denizli'ye yaklaştığımızda Muammer hocayla haberleştik ve onu da alarak yola devam ettik. Çal'a varmadan İsabey kasabasına girdik, Muammer hoca baba evini gösterdi bize. Ardından hemen yakındaki kendi bağına uğradık. Üzümleri kesilmiş olan Sultani çekirdeksiz bağında kalmış olan üzümlerden bir salkım üzüm getirdiler. Ve ben çok şaşırdım. Erkenci olarak bildiğim bu üzümün bu tarihte halen asmanın üzerinde bu derece sağlıklı duruyor olması ilginçti. Etraftaki bağlarda da Sultani üzümleri üzerinde duran bağlar görmüştüm. İsabey'den hemen sonra sol tarafta, yoldan 1 km kadar içerde Küp Şarapları fabrikasının bulunduğu Mahmutgazi köyü var. Daha sonra da Çal ilçesi. Çal İlçesi, dünyaca ünlü ressamımız İbrahim Çallı ve Çalkarası üzümünün memleketi. 3600 nüfuslu, kendisi küçük ama adı büyük bir ilçe. Tarımsal üretimin çok büyük bir bölümünü bağcılık oluşturuyormuş. Ardından da biraz ayçiçeği üretimi, biraz da kekik üretimi geliyormuş. Çal'ı çok az (1,5 km kadar) geçince de Selcen beldesi var. Çok küçük bir belde ama 5 tane şaraphane varmış.
Selcen beldesinden 1o km sonra, Çal-Güney yolu üzerinde Kabalar köyü var. Muammer hocanın eniştesi Süleyman abinin köyü. Bize üzüm burdan ayarlanacaktı. Oraya vardığımızda, Süleyman abinin üzüm teslim etmek üzere Selcen'e şarap fabrikasına gittiğini söylediler. Biz de tekrar oraya döndük. Yaklaşık 20 traktörün üzüm teslim etmek üzere beklediği fabrikada, kendi traktörünü bir arkadaşına emanet ederek bizle tekrar köye döndü. Yolda, bağ kenarında üzüm yüklü traktör römorkları vardı. Yukarıda da Kabalar köyündeki kantarın yanında üzüm alan bir kamyon görülüyor. Traktörler getirdikleri üzümü kamyonun kasasına boşaltıyorlar. Üreticiler son üzümleri, önümüzdeki günlerde gelecek yağış vesoğuklardan önce toplayıp satma telaşındalar..
Selcen'den Kabalar köyüne giderken, üzüm alacağımız bağdaki üzümlere baktık, yağmurlardan sonra brix'leri (şeker oranları) epeyce düşmüştü. O üzümü almanın bir anlamı yoktu. Başka üzüm bakmak üzere köye döndük ve yukarıdaki kamyona üzüm getiren bir üreticinin üzümlerinden bir salkım getirdi Süleyman abi. Üzümün kendisi ve şeker oranı iyiydi. Bu üzümlerden almak üzere bağa doğru yola çıktık.
Biz bağa vardığımızda üzümler kesilmekteymiş. Goble terbiye sistemli bu bağ(lar)da, gördüğüm kadarıyla sıra araları 3 metre kadar. Sıra üzeri mesafe de sanırım 2,5 metre civarında. Buralardaki bağların çok büyük bir bölümü Goble terbiye sistemli. Telli, yüksek sistem bağlar da var ama benim gördüğüm yerlerde pek fazla değildi. Yine benim gördüğüm yerlerdeki bağlar sulanmıyorlardı. Sorduğumda, genelde bağların sulanmadığını söylediler.
İşte bu da bir Boğazkere salkımı. Benim az miktardaki Shiraz üzümlerimin arasına karışmış olan 5 kök asma var. Onların Boğazkere olduklarını düşüyordum. Neden düşünüyordum, çünkü daha önce Boğazkere üzümü görmemiştim, onun için de kesin karar verememiştim. Ama artık eminim :)
Yaprakları böyle çok güzel bir kırmızı renk almış. Bu renkleriyle de Boğazkere bağları seçilebiliyorlar. Boğazkere üzümünün memleketi Diyarbakır yöresi. Şaraplık üzümlerin bir çoğuna nispeten biraz daha büyük taneli bir üzüm. En belirgin özelliği çok güçlü taneni. Zaten adı da bu güçlü "tanen"in boğazı "kerme"sinden gelmektedir. Süleyman abiye, "buralarda Boğazkere yetiştirmeye nasıl karar verdiniz" dedim. "Kavaklıdere'nin teşvikiyle oldu, aşı kalemlerini ilk onlar getirdi" dedi.
Süleyman abi sepetlerdeki üzümleri kasalara boşaltıyor, Rıdvan abi de kasaları arabanın kasasına yerleştiriyor.
(Sol baştan itibaren) - Süleyman (Öztürk) abi, Muammer (Özkan) hocam, üzümünü aldığımız bağcı meslektaşım ve Rıdvan abi. Askerlik hatırası gibi bir fotoğraf olmuş :) Bu da, Çal / Kabalar köyü hatırası.
Eh, artık bir tane de beni fotoğrafım olsun. Orada da tekerlekli sandalyeyle bağın içinde dolaştım yani :)
Bu bağın bulunduğu yerden ve çevresindeki arazilerden kazılarak verimli üst toprağın altındaki kil tabakası baraj yapımı için alınmış. 10-15 metre kadar aşağıya kazılmış. Yukarıdaki fotoğrafta karşı taraftaki yükseltiden de bu görülüyor zaten. Karşı taraftaki yüksek kısmın üzerinden Çal-Güney karayolu geçiyor. Bu yeri kazmadan önce üstteki verimli toprağı kazıyarak bir yere yığmışlar, killi tabakayı alıp aşağıdaki çakıllı kısma ulaşınca, bir kenara topladıkları verimli üst toprağı tekrar geriye sermişler. Ve, burada su birikebileceğini düşünmeme rağmen, ben tekerlekli sandalyeyle içinde çok rahat gezebildim, tekerlekler çamur bile olmadı, onca yağmurdan sonra. Bu bakımdan, buradaki bağların ilginç bağlar olduğunu düşünüyorum.
İsabey beldesinde yeni kurulmuş, bu yıl ilk üretimini yapacak bir şaraphanenin tanklarından bir bölüm.
(Sol baştan itibaren) - Süleyman (Öztürk) abi, Muammer (Özkan) hocam, üzümünü aldığımız bağcı meslektaşım ve Rıdvan abi. Askerlik hatırası gibi bir fotoğraf olmuş :) Bu da, Çal / Kabalar köyü hatırası.
Eh, artık bir tane de beni fotoğrafım olsun. Orada da tekerlekli sandalyeyle bağın içinde dolaştım yani :)
Bu bağın bulunduğu yerden ve çevresindeki arazilerden kazılarak verimli üst toprağın altındaki kil tabakası baraj yapımı için alınmış. 10-15 metre kadar aşağıya kazılmış. Yukarıdaki fotoğrafta karşı taraftaki yükseltiden de bu görülüyor zaten. Karşı taraftaki yüksek kısmın üzerinden Çal-Güney karayolu geçiyor. Bu yeri kazmadan önce üstteki verimli toprağı kazıyarak bir yere yığmışlar, killi tabakayı alıp aşağıdaki çakıllı kısma ulaşınca, bir kenara topladıkları verimli üst toprağı tekrar geriye sermişler. Ve, burada su birikebileceğini düşünmeme rağmen, ben tekerlekli sandalyeyle içinde çok rahat gezebildim, tekerlekler çamur bile olmadı, onca yağmurdan sonra. Bu bakımdan, buradaki bağların ilginç bağlar olduğunu düşünüyorum.
İsabey beldesinde yeni kurulmuş, bu yıl ilk üretimini yapacak bir şaraphanenin tanklarından bir bölüm.
Her üretici, pazarın hangi kesimine hitap edeceğine karar verip öyle üretim yapıyordur mutlaka. Ama bu kadar üzüm yetiştirilen, etrafınıza baktığınızda nerdeyse gözünüzün gördüğü yerin bağ olduğu, seçerek üzüm alma imkanlarının sonuna kadar açık olduğu bir yerde, kitle şarabı yapmanın haricinde daha özel üretim yapacak küçük tesislerin olmayışı da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konu. Ama yanlış anlaşılmasın kitle şarabı yapan buradaki tesislerin olmasına karşı değilim. İyi şarap meraklısı çoğu kişinin bu duruma burun kıvıracağını da bilirim. Ama olay bu kadar basit değil. Onlar olmasa bu kadar bağın üzümü nasıl değerlendirilebilir, nereye gider? Neyse, bu uzun bir konudur. Zaten yazı yeterince uzun oldu :)
Yine, çok güzel bir yolculuk ve gezi yapmama vesile olan sevgili Rıdvan abiye, bize yardımcı olan Muammer hocama, Süleyman abiye ve bağına gittiğimiz meslektaşımıza çok teşekkürler...
keşke Çal' a gideceğinizden haberim olabilseydi ailem orda yaşıyor. Babamla tanışmanızı çok isterdim lütfen bir daha ki sefere muhakkak haber verin... Selamlar
YanıtlaSilMerhaba,
YanıtlaSilPek vaktimiz yoktu ama, zor bir yerde değilse görüşür, tanışırdık tabi. Keşke önceden haberleşme durumumuz olsaymış. Neyse artık, inşallah başka bir sefere diyelim. Selamlar...
Sevgili Mehet sayesnde oralara gitmiş kadar oldum. Seyyahlığını bilmezdim, anlatımın çok güzel devamını beklerim.Selamlar.
YanıtlaSilah mehmet abi sen şimdi kaleden geçip gitmişsindir ve haberimiz olmamış keşke haberim olsa idi saat kaçta olsa yine yola çıkar seni görürdüm abi lütfen kaleden geçme durumun olduğunda haberimiz olsun seni görmek bize mutluluk verir.. kendine iyi bak mutlu kal
YanıtlaSilFerit abi, beğendiğine sevindim :) Selamlar, sevgiler abi...
YanıtlaSilDeniz yusuf, ters zamanda geçtik ordan ve vaktimiz de çok kısıtlıydı. İnşallah bir başka sefere diyelim. sen de kendine iyi bak, selamlar...
YanıtlaSilrıdvan abi diye isimlendirdiğiniz kişi muhterem abi :))) yanlışlık olmasın :)
YanıtlaSilEvet, kendisi çok muhterem bir kişidir, bu konuda bir yanlışlık yok :) Ama ismi konusunda da bir yanlışlık yok, adı da Rıdvan'dır :))
YanıtlaSilSa ,bizim soyismimiz Çal,dedelerimize demirciler derler,yanı demirci soyundanız,şimdi burda denizlide bir dağın adı çal oldugunu okudum,soyumuzun nerden geldiğini araştırıyorum,merak ettim .
YanıtlaSilBen Belçikada doğdum büyüdüm,belcıkada yaşıyorum ve Çal soyisminin nerden geldiğini merak ettim,annemler hep bize soyismimiz Çal dagı varmış ,dedelerimiz soyismimizi o dağın adını koyduğunu söylerler ve demirciler derler bize.
Ama ben bildim bileli aksaraylıyız.Burda denizlide bır çal dagı oldugunu öğrendim.
Bana yardım edebilir misiniz ,araştırmamda.
Merhaba, benimkisi de günübirlik bir seyahatti Çal'a. Çal hakkındaki bilgilerim çok sınırlı. Maalesef size yardımcı olamıyorum. Size kolay gelsin... İyi günler.
YanıtlaSil