Hep bağ, hep bağ yazacak değiliz ya, burası köy ve köyde başka işler de oluyor. Hangi köy olursa olsun, küçük ya da büyük bütün işletmelerde, istisnalar hariç, tahıl üretimi olmazsa olmaz. Biz biraz buğday, biraz yulaf, biraz da arpa üretimi mutlaka yaparız. Eskiden daha çok olurdu bunların üretimi. Şimdi çoğu kişi üretimini iyice azaltmış durumda, kimileri de hiç ekmiyor. Bizim de biriaz buğday, biraz yulaf vardı. Bu da yulaf hasadının resmidir :)
Eskiden, çok eskiden, yok yok o kadar da eski değil aslında, orakla biçilirdi tahıllar. Sonra harmanları kaldırılırdı. Sonra ekin biçme makinaları çıktı sahneye, harman patozlarla yapıldı. Şimdiyse sahne biçerdöğerlerin.
Eskiden "orak zamanı" dediğimiz bir zaman dilimi vardı. Aşağı yukarı okulların kapandığı dönemde başlardı orak zamanı. Şimdiyse, o zamana kadar biçilecek orak kalmayacak nerdeyse. Ne oldu da hasat bu kadar öne geldi? Üretimi yapılan çeşitlerin eski atadan dededen kalma çeşitler olmamasının da bunda etkisi vardır belki. Hasat konusundaki daha geniş bir yazımı okumak için tıklayınız.
.
.
Mehmet bey, eski fotoğraflar çok güzelmiş gerçekten. Selamlar.
YanıtlaSilCevat bey, keşke o zamandan daha fazla fotoğraf olsaydı. Şimdi iyi ki digital makinalar var :)
YanıtlaSilSelamlar
Tahıl demeyin bana aklıma Tarla Bitkileri geliyor. :) Kalırsam bütünlemeye kalacağım tek ders. :)
YanıtlaSilÇocukluğum Urlaya buğday öğütmeye gittiğimizi hatırlıyorum. Buğdayların kaynatıldığını (belki de bulgur için) kaynamış o buğdaylardan yiyişimi ve sonrasında çektiğim karın ağrılarını, buğday unundan yapılmış ekşi mayalı ekmeklerin üzerine sürdüğüm salçayı hala hatırlıyorum. :)
Tarla Bitkileri dersinin nesi zor geldi size Mehmet bey, altı üstü buğday, arpa değil mi :) Desem olmaz şimdi. Bitkilerin Latince adları var, o'su var, bu'su var de mi ama :)
YanıtlaSilSize kolay gelsin, kalmazsınız, kalmazsınız...
Kaynatılmış buğdayı ben de çok severim, ama abartmamk lazım tabi :)
Selamar...