8 Aralık 2019 Pazar

“Bağın İçine Girip Budayasım Gelipduru!"


3-4 Aralık 2019 tarihlerindeki "1.Bodrum Tarımsal Kalkınma Çalıştayı" nın ardından Milas Bakış gazetesinde A.Kemal Kaşkar tarafından bir değerlendirme yazısı kaleme alınmış. Yazının tamamı “Bağın İçine Girip Budayasım Gelipduru!" başlıklı ve, ben ve Garova'yla ilgili bölümü de aşağıdaki şekilde;

Saat 10’a doğru Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın salona girmesinin hemen ardından başladı çalıştay.

Sunuş-açılış konuşmalarının ardından yapılan panelden notlarla sürdürmek istiyorum. Onların başında da Mehmet Vuran geliyor. Vuran, ailecek gerçekleştirdikleri ‘Garova Bağları’ deneyimini yine içtenlikli ifadelerle paylaştı katılımcılarla …
Karaova Bağbozumu Şenlikleri’nden tanıyorum, tanışıyoruz kendisiyle … Pınarlıbelen’in ‘Karanlık mevkii’nden … ‘Karanlık’ derken, ‘ışıksız-güneşsiz-akşam/gece vakti’ anlamında değil … “Yöremizde çok yaygın şekilde dağda bayırda yetişen bir tür yabani lavanta olan Karabaş otuna Karaova’da  ‘karan’ deriz biz” diyor Vuran ve doğup büyüdüğü yerin, Karan’ın çok olduğu yer anlamında ‘Karanlık’ olarak adlandırılıp anıldığını söylüyor … Söke Ziraat Teknik Lisesi’nden mezun olup Ziraat Teknisyeni olarak Tarım Bakanlığında işe başlamış. Üç yıl sonra, 20 yaşında uzun dönem olarak askere gitmiş. Dönüp tekrar işe başladıktan bir yıl sonra tayini Bodrum’a çıkmış. Aynı yıl, Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne başlamış. Hem çalışıp hem okuyarak okulu bitirmek üzereyken, geçirdiği trafik kazası yüzünden omurilik felci olmuş …
“Kalan 3 derslik bölümü ertesi yıl tekerlekli sandalye ile giderek bitirdim ve mezun oldum” diyor Vuran ve ardından malulen emekli oluyor. Kazadan ve malulen emekli olduktan bir süre sonra bağcılık ve ardından şarapçılık … “İkinci hayatımın dönüm noktalarından biri” diye değerlendiriyor onları Mehmet Vuran …
Yeğeni, “Amca ne anlatacaksın sen o toplantıda” diye sormuş o gün sabah … “Daha küçük; burada anlatacağım başarı öyküsünün büyük anlamını sonra sonra farkedecek, anlayacak” diye sürdürüyor sözlerini …
Bodrum 1. Tarımsal Kalkınma Çalıştayı’nın ilk günü yapılan panelde yaptığı konuşma, aynı zamanda Dünya Engelliler Günü olan 3 Aralık’a da denk gelince çok daha dokunaklı, etkili bir konuşma oldu. Gerçi o, nerde ve ne zaman konuşsa, kendine özgü ‘sahiciliği’ ile etkiliyor insanları … Abartısız, süssüz …
Yıllar önce Bodrum pazarına kasalarla üzüm götürdükleri ilk gün bir kilo bile satış yapamadıklarından bahsediyor. “Babam bana, ‘satıp gelirsiniz’ deyip gitmişti. Sonraki gün ben yine satamamıştım ve ben de yılgınlıkla kardeşime ‘satıp köye gelirsin’ demiştim ve kardeşim, nasıl başardıysa satabilmişti … Sonraki yıllarda, pazarda üzüm satıcılarının, ‘Siz üzümlerinizi bitirin de biz de satabilelim’ dedikleri noktaya geldi iş …” diyor yüzünde gülümseme …
Ve “insan yaptığı işi severek yapmalı” vurgusunun peşine, Ocak ayından itibaren bağı budamaya başladıkları bilgisini ekleyip geçen yıl Aralık ayının sonlarına doğru pencereden dışarı bakan babasının, “Bağın içine girip budayasım gelipduru” sözlerini paylaşıyor … “Bir tür ‘aşk’ bu” derkenki haliyle tavrıyla, onca mutsuz-umutsuz insanlarla kuşatılmış günlük yaşamımızda adeta bir ada: İçinde bir iş yapmanın, başarmanın saadetiyle ‘Mutluluğun Resmi Adası’ …

1 yorum:

  1. Dönüşünüze çok ama çok sevindim. Sizden öğrenecek çoook şeylerimiz var, unutmayın bizi.

    YanıtlaSil