Selva-Haluk İşmen bağlarının bağbozumunun ilki geçen yıl olmuştu. Bu yıl da ikincisi 23 Ağustos'ta gerçekleşti. Böyle devam ederse sanırım geleneksel hale gelecek. Bu yıl katılım daha fazlaydı. Evde Şarap grubundan da epeyce (40 kişi kadar) arkadaşımız vardı. Selva hanımın kendisi de aynı zamanda bir Evde Şarap grubu üyesi. Grup üyesi bazı arkadaşlar yeni şaraplarını yapmak üzere buradan bir miktar üzüm aldılar. Erken gelen ve kendi üzümlerini kendileri toplamak isteyenler, kendi üzümlerini toplamışlar. Bence isabet etmişler, çünkü bu da ayrı bir zevk.
Füsun (Yürüt) hanım, Evde Şarap grubu üyelerinin birbirlerini tanıyabilmeleri için herkese Evde Şarap grubu amblemli birer yaka kartı hazırlamış, çok da iyi yapmış. Teşekkürler Füsun hanım.
Ben erkenden orada olmak istememe rağmen bazı ufak tefek sağlık sorunlarım nedeniyle erkenden gidemedim. Oraya vardığımızda misafirlerin neredeyse tamamı gelmişti. Arabadan iner inmez (bu arada arabayla evin oraya kadar gittim, tekerlekli sandalyede olmanın böyle de avantajları olabiliyor işte:) Muğla Eski Valisi Sayın Lale Aytaman ve eşi Emekli Büyükelçi Reha bey’le karşılaştık. Lale hanım geçen yıl da bağbozumuna gelmişti ve o zaman tanışmıştık kendisiyle. Kısa bir hal hatır sormadan sonra, Muğla Valiliği dönemindeki anılarını yazdığı "İğneli Koltukta Dört Buçuk Yıl" kitabını imzaladı benim için.
Daha sonra, başta Evde Şarap grubu moderatörlerinden Memet Karabulut olmak üzere, şimdiye kadar sanal alemde ancak e-postalarla tanışık olduğumuz bir çok arkadaşla yüz yüze tanıştık. Ardından bağ seyir terasına geçtim ve hem Evde Şarap grubu üyesi hem de diğer misafirlerle tanıştım ve sohbet ettim...
İkram olarak gözleme, peynir, zeytin, börek, ev ekmeği, ceviz, incir ve tabi ki üzüm ve şarap vardı. Tam da Ege’ye özgü şeyler…
Biraz sonra da Sayın Rahmi Koç geldi. Daha doğrusu geldiğini söylediler. Ben kalabalığın diğer ucundaydım. Bir de tekerlekli sandalyede olunca etrafta olan biteni görmek pek de kolay olmuyor :) Onun için şimdilik geldiğini söyleyebiliyorum ancak.
Bu arada sıra diğer şaraplara gelmişti. Diğer şaraplar, bu yörede yapılmış olan (ve aynı zamanda Evde Şarap grubu üyesi olan) bizlerin şarapları oluyor. Bizler kim miyiz? Ben Mehmet Vuran, Rıdvan Dursun, Frank Marciano ve Erhan Yürüt. Bilenler diyebilir ki, Erhan Yürüt nerden oralı oluyor? Doğru, daha değil ama bu yönde yoğun bir caba içerisinde. Onu buralı saymamıza bu bile yeter…
En önce Frank’ın Roze’si açılmıştı. Misketten yapılmış ve içinde gül kokuları olan güzel bir açılış şarabıydı. Ardından Erhan Yürüt’ün Kalecik Karası şarabı açıldı. Ben daha önceden de biliyorum bu şarabı. Güzel bir Kalecik Karası şarabı. Zaten olumlu eleştiriler aldı. Şişesi de çok büyüktü. Magnum ya da magnuma yakın bir şişeydi. Rahmi Bey de güzel ve değişik şişeleri biriktirdiğini, bu şişenin de güzel olduğunu söyledi.
Rıdvan Dursun’un, Selva hanımın bağlarının üzümünden yapılmış bir şişe Zinfandel ve bir şişe de Şiraz’ı vardı. Zinfandel ve Şiraz güzel şaraplardı ve beğenildiler. Ben bu şarapları da daha önceki tadımlarımızdan biliyorum, güzel şaraplar. Bu arada Frank adı Şato Faruk olan bir şarabından bahsediyordu. Yalıkavak’ta ona Faruk diyorlarmış da, adı oradan geliyor. Ben tadıncaya kadar bu şarap bittiği için hakkında bir yorum yapamıyorum.
Bir de benim şaraplarım vardı. Kendi bağlarımızın üzümlerinden yapılmış bir şişe Cabernet Sauvignon ve Şiraz ile Selva hanımın bağının üzümlerinden yapılmış bir şişe Zinfandel. Şaraplarımı kendim açtım ve tattırdım. Bir yandan da (hem de büyük bir mutlulukla) şarapla ilgili gelen, meserasyon süresi kaç gündü gibi soruları yanıtladım. Eleştiriler olumluydu demekle kapatayım kendimle ilgili kısmı. Bırakayım benim şaraplarım hakkında başkası konuşsun =:)
Bu arada sıra diğer şaraplara gelmişti. Diğer şaraplar, bu yörede yapılmış olan (ve aynı zamanda Evde Şarap grubu üyesi olan) bizlerin şarapları oluyor. Bizler kim miyiz? Ben Mehmet Vuran, Rıdvan Dursun, Frank Marciano ve Erhan Yürüt. Bilenler diyebilir ki, Erhan Yürüt nerden oralı oluyor? Doğru, daha değil ama bu yönde yoğun bir caba içerisinde. Onu buralı saymamıza bu bile yeter…
En önce Frank’ın Roze’si açılmıştı. Misketten yapılmış ve içinde gül kokuları olan güzel bir açılış şarabıydı. Ardından Erhan Yürüt’ün Kalecik Karası şarabı açıldı. Ben daha önceden de biliyorum bu şarabı. Güzel bir Kalecik Karası şarabı. Zaten olumlu eleştiriler aldı. Şişesi de çok büyüktü. Magnum ya da magnuma yakın bir şişeydi. Rahmi Bey de güzel ve değişik şişeleri biriktirdiğini, bu şişenin de güzel olduğunu söyledi.
Rıdvan Dursun’un, Selva hanımın bağlarının üzümünden yapılmış bir şişe Zinfandel ve bir şişe de Şiraz’ı vardı. Zinfandel ve Şiraz güzel şaraplardı ve beğenildiler. Ben bu şarapları da daha önceki tadımlarımızdan biliyorum, güzel şaraplar. Bu arada Frank adı Şato Faruk olan bir şarabından bahsediyordu. Yalıkavak’ta ona Faruk diyorlarmış da, adı oradan geliyor. Ben tadıncaya kadar bu şarap bittiği için hakkında bir yorum yapamıyorum.
Bir de benim şaraplarım vardı. Kendi bağlarımızın üzümlerinden yapılmış bir şişe Cabernet Sauvignon ve Şiraz ile Selva hanımın bağının üzümlerinden yapılmış bir şişe Zinfandel. Şaraplarımı kendim açtım ve tattırdım. Bir yandan da (hem de büyük bir mutlulukla) şarapla ilgili gelen, meserasyon süresi kaç gündü gibi soruları yanıtladım. Eleştiriler olumluydu demekle kapatayım kendimle ilgili kısmı. Bırakayım benim şaraplarım hakkında başkası konuşsun =:)
Sonra da Rahmi beyle tanıştık. Aslında web sitemdeki yazı ve Bodrum Mavi dergideki yazı için fotoğraf çektirmek istediğimi söylemiştim. Niyetim de oydu. Rahatsız etmekten ve sohbetini bölmekten çekinmiştim çünkü. Ne de olsa her gün Rahmi beyle sohbet etmiyorum. İnsan çekiniyor doğal olarak. Sadece tanışacak ve fotoğraf çektirecektim ama epeyce uzun bir sohbet oldu. (uzun da laf mı, gidinceye kadar da diyebiliriz aslında) İnsanı rahatlatan tavrı ve güzel espirileri olmasa sanırım o kadar uzun sohbet etmeye yine de çekinirdim. Bodrum’daki (Karaova yöresinde) bağcılık faaliyetleri ve şarap yapma girişimleri hakkında, şarapçılığın ulusal ölçekteki durumu hakkında ve benim hakkımda konuştuk. Ev Şarapçılığını, Evde Şarap grubunu, kuruluşunu, kurucusunu, faaliyetlerini… anlattık. Rahmi beyi Evde Şarap grubu üyesi yapmayı teklif ettik.
Rahmi bey bütün şarapları tattı. Bunların içinden daha çok beğendikleri oldu tabi. Ama, “hepsi çok güzel, çünkü bedava” cevabı şaraplardan da güzeldi bence, zaten herkesi de güldürmüştü. Eminim arkadaşları onunla sohbet etmeyi çok seviyorlardır. Çünkü sohbeti hoş olan bir kişi...
Rahmi beyi uğurladıktan biraz sonra artık benim de gitme vaktim gelmişti. Zaten bu aralar o kadar çok yoruluyorum ki. Küçük bir vedalaşma faslından sonra son fotoğraflarımızı Karaovalılar olarak (yukarıdaki fotoğrafı) çektirdik. Ve hadi kalın sağlıcakla dedik.
Selva-Haluk İşmen bağlarının bağbozumu hayırlı olsun ve ev sahiplikleri için teşekkürler…
Sevgili Mehmet,
YanıtlaSilBagbozumunu o kadar guzel anlatiyorsun ki adeta insan yeniden yasiyor, katilmayan arkadaslarimiz da sanirim kendilerini katilmis gibi hissediyorlardir.
Bir dizi film gibi aktardigin bilgi ve goruntuler icin esasen ekleyecek pek fazla bir sey de yok. Ellerine saglik. Evet Kalecik Karasi 2007' nin sisesi Magnum' du ( 150 cl yani iki sise hacminda )ve ozel gunler dusuncesiyle hazirladigim iki siseden digerini de Pazar aksami Slow Food yemeginde ictik.
Merhaba Dost, çok güzel olmuş yaa ellerine sağlık tanıtım, bilgilendirme ve görsellik hepsi bi arada çok güzel olmuş.
YanıtlaSilAYAR AYAR AYAR :-))