22 Aralık 2013 Pazar

Köpek ve Ördeğin Dostluğu ve Oyunu

Bizden üzüm almaları vesilesiyle tanıştığımız yazlıkçı bir ailenin çocukları ördek civciv almışlar ve tabi zaman ilerledikçe de bu civcivler büyümüşler ve yetişkin birer ördek olmuşlar. Bu esnada yaz tatili de bitmiş ve dönme zamanı gelmiş. Ördekleri ne yapsak diye düşünürlerken, bize, "size getirip bıraksak kabul eder misiniz?" demişler ve 2008 yılında altı ördek böylelikle gelmişlerdi bize. Geldikleri zaman tavuklar acayip korkmuşlardı ördeklerden. Hatta, horozlar bile korkmuşlardı :) Vino durmadan onlara havlamıştı...


Bağda gezerken, yırtıcı kuşların saldırması ve bu gibi başka doğal sebeplerle zaman içerisinde maalesef sayıları azalmaya başladı. Bu yıla girdiğimizde iki tane kalmışlardı. Onlardan birisi, köpeğimiz Wine ile oynamayı çok severdi...

11 Kasım 2013 Pazartesi

Sepet Sepet Yumurta...

Sepet sepet yumurta / Sakın beni unutma / Unutursan küserim / Mektubumu keserim. İşte sepet, işte yumurta... Mektubu da ara ki bulasın...  

Zeytin toplarken kullanmak, içerisinde bişeyler taşımak gibi sebeplerle örülen ve kullanılan sepetler biraz eskidikten sonra çok güzel birer tavuk yuvasına (folluğuna) dönüşebilir. Bir ağacın gövdesine tutturulur ve tavukların çıkabilmesi için de bir merdiven konulur ya da bir platform üzerine yan yana yerleştirilirler. İçerisine biraz sap saman konulur ve tavuklar da gelir buraya yumurtlarlar. Bu iş için genellikle eskimiş sepetler kullanılır. Bu sepetlerin nasıl örüldüğünü de bilahare anlatacağım.. 

Yumurta toplanan sepetler normalden daha küçük olurlar. Zaten öyle sepetler için de "yumurta sepeti" tabiri kullanılır. Yumurtalar her ne kadar sepet, kova ya da bunun benzeri bir kaba toplansalar da, bazen böyle elbisenin kucağına toplandıkları da olur. Çok da hoş görünür, fotoğrafı da çekilir... 

6 Kasım 2013 Çarşamba

Sonbaharda Yaban Domuzlarının Bağa Zararı

Yazın bağda üzüm varken yaban domuzları bağa girip üzüm yemeye çalışıyorlar, köpeklerden ve bizlerden fırsat bulabilirlerse arada bazen yiyorlardı. Ve bu, sadece bizim buraya özel bir durum değil, dünyanın her yerinde problemdir...

Yaz mevsimi haricinde de yaban domuzları bağa giriyorlar. Geceleri buralara iner, yiyecek bişeyler bulmaya çalışırlar, sabaha doğru da tekrar dağa ya da ormanlık alanlara geri dönerler. Üzüm hasadı bittikten sonraki bu dönemde girmelerini pek önemsemeyiz. Daha doğrusu, önemsemezdik. Önemsemezdik ama bu sene farklı bir durumla karşılaştık.

Bağa girdiklerinde asma sıraları boyunca, yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, toprağı sanki çapalanmış gibi kazıyorlar. Bunu da, burunlarını sokarak yapıyorlar. Babamla konuştuğumuzda, "ne güzel işte bağı bedavadan çapalıyorlar" diye şaka yapıyordum. Toprağı bu şekilde kazmalarının sebebi solucan aramak. 

Topraksolucanları çok zayıf ışık dışında tüm ışıklardan kaçarlar. Bu nedenle gün boyu gizlenirler. Nemli ve ılıman dönemlerde her bir topraksolucanı gün boyunca, galerilerinin içinde ve yüzeye yakın üst kısmında uzanırlar. Galerinin üst kısmı yaprak parçalarıyla kapatılabilir. Ortalık kararınca bu yaprak parçaları itilir ve beslenme, çiftleşme ya da keşif için ön ucunu toprak yüzeyine çıkarır. Arka ucunu, tehlike anında hızlı bir şekilde kendini galerinin içine çekebilmek için galerinin içinde bırakır. İşte, o tehlikelerden biri de yaban domuzları oluyor...      

Üzüm her daim tercih ettikleri yiyeceklerden bir tanesi. Asma dallarının ucunda kalan neferiye üzümleri alıp yiyebilmek için dalları kırmışlar. Kırılıp koparılması hiç de kolay olmayan o dalları nasıl kırmışlar, hayret... Biz de dalların ucundaki neferiye salkımları kesip yere attık. Attık ki, illa yiyeceklerse yerdeki üzümleri yesinler, dallara daha fazla zarar vermesinler.

Bunlar da yaban domuzlarının kırmış oldukları dallar. Neyse ki bu durum bağın bir köşesindeki, üzerinde neferiye salkımlar kalmış olan sadece 3-4 sıra asmada böyle. Neyse ki... 

Biz de bunu tecrübe hanemize yazdık...

11 Ekim 2013 Cuma

Son Üzüm Salkımları

Sonbahara geldik. Belki bir yerlerde son bağbozumları yapılıyordur daha, ama bizim buralarda bağbozumu biteli epeyce oldu. Bağdaki son üzüm salkımları da, ya kıyıda köşede unutulmuş birkaç salkımdır, ya da asma dallarının uçlarında oluşmuş nefer salkımlardır. Nefer salkım mı? Nefer, neferiye, nifirge... O da ne derseniz, hemen tıklayabilirsiniz. Ve bu bekçiler, neredeyse yapraklar dökülüp, soğuklar bastırıncaya kadar beklerler bağı...

Bir Zinfandel salkımı. Bu salkım, nefer olarak kalmış ama bir nefer salkım değil. Tam olarak bir ana salkım da sayılmaz. Ağustos'un sonlarında olan bağbozumu(muz) zamanında yeşil taneli ve olgunlaşmamış diye bırakmışız muhtemelen ve şimdiye kadar kalmış...

9 Ekim 2013 Çarşamba

"Bodrum Kent Konseyi Köyler Meclisi" ve "Karaova'dan Yetişenler" Facebook Grubu

3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 76 ncı maddesine dayanılarak  hazırlanan ve Yönetmeliği 26313 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 08/10/2006 tarihli Kent Konseyi Yönetmeliği ile, “Kent yaşamında, kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım, yönetişim ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye” yönelik çalışmalar yapmak üzere kurulacak “Kent Konseyleri”nin çalışma usul ve esasları düzenlenmiştir.  Bu çerçevede kurulan Bodrum Kent Konseyi’nin alt çalışma gruplarından birisi olarak da "Bodrum Kent Konseyi Köyler Meclisi" kurulmuştur. Yine bunun paralelinde ve Bodrum Yarımadasının Karaova bölümünde köylerin daha fazla bulunmasından hareketle, Karaova'dan yetişenleri bir çatı altında toplayarak bölgemizi tanıtmak ve geleceğimize dair görüşler üretmek düşüncesiyle Facebook üzerinde “Bodrum Karaova’dan Yetişenler” grubu kurulmuştur.

19 Temmuz 2013 Cuma

2013 Yılı Cardinal Üzümlerimiz

Biz, 28 yıl önce ilk parsel bağı kurduğumuzda, küçük bir alan (bağ) olmasına rağmen buraya birçok üzüm çeşidi aşılanmıştı. Perlette çekirdeksiz, Alphonse Lavalle ve Cardinal ana çeşitler olmak üzere, bir miktar erkenci Uslu üzümü ve sanırım çok azar miktarda olmak üzere 1-2 çeşit daha vardı. Bu çeşitleri kim önermişti, neye göre seçmiştik, şimdi hatırlamıyorum. Ama bunların içinde iyi ki Cardinal varmış. Çünkü Cardinal hakikaten çok güzel bir üzüm. Tek geçerim... Zaman içerisinde bu eski parseldeki diğer üzüm çeşitleri tekrar aşılanarak Alphonse ve Cardinal oldular. Bugün itibarıyla eski ve yeni parsel bağlardaki ana üzüm çeşitleri Cardinal, Alphonse Lavalle ve her ikisinden de az miktarda olan Trakya İlkeren ve Yalova İncisi. 

Cardinal, ıslah çalışması çerçevesinde elde edilmiş bir melez üzümdür. 1939 yılında Kaliforniya'da Flame Tokay ve Alphonse Lavalle üzümlerinin melezi olarak elde edilmiş bir çeşit. İyi ki de elde edilmiş. Yukarıda da söylemiştim, "tek geçerim". Ama her güzelin de bir kusuru olurmuş, kitap der ki; bu güzelin kusuru da, düşük tane tutumu ve çatlama sorunu olarak bilinirmiş. Üzümün tanesiyle ilgili bu sorunları biz dramatik boyutta yaşadık mı derseniz, yaşamadık. Külleme, kav ve kış soğuklarına duyarlılığı da diğer kusurlarıdır. 

Sanırım 5-6 yıl kadar önceydi, Manisa'dan bir email almıştım. Cardinal üzümünü soruyorlardı bana. 8 da. alan için Trakya İlkeren fidanı almışlar ve dikmişler. Ama ertesi yıl bazı asmalardaki salkımlardan anlamışlar ki, Trakya İlkeren diye alınan fidanlar aslında Cardinal fidanıymış. "Cardinal'in yetiştirmesi zormuş, şu, şu sorunlar oluyormuş" diyorlardı ve bu konuyu soruyorlardı. Demek ki, etraflarındaki yetiştiricilerden de bu yönde duyumları olmuş. Daha sonraları tekrar konuştuğumuzda, asmaları tekrar Trakya İlkeren aşıladıklarını söylemişlerdi. 

Cardinal, iri taneli erkenci bir sofralık üzümdür. Tanenin rengi ilk başlarda pembemsi kırmızıdır, ama bu renk yanıltıcı olmasın, bu renkteyken bile tatlı ve aromalıdır. Zaman ilerledikçe taneler siyaha dönük koyu kırmızı bir renk alır. Daha da tatlanır ve aroma kazanır. Yuvarlak ve iri (biraz basık oval) olan tanelerin ağırlığı 6-9 gramdır ve 2 - 4 adet çekirdek ihtiva ederler. Salkımları dallı konik bir yapı gösterir, iridir ve seyrektir.

Bu yıl Cardinal üzümlerimizden ilk salkımlar Temmuz ayının 5'inde kesildi.  

18 Temmuz 2013 Perşembe

Havamızı, Suyumuzu, Toprağımızı, DOĞAMIZI KİRLETMEYİN....... Muğla'ya 4. Termik Santral Yapılmasın

Yeniköy termik santraline 5 km, Kemerköy termik santraline 17 km ve Yatağan termik santraline 31 km uzaklıkta Karacahisar Köyü'ne kurulacak olan ve Milas ilçesinde 3. Muğla'da 4. olacak termik santralin yapılmasını istemiyoruz.

Köyümüz orman kanunu' nun 31. maddesi kapsamında verimli orman alanıdır, turizm sahası ilan edilmiş bölge sınırları içerisindedir. 978 da zeytinlik ve 331 da ekili alanı ile zengin bir tarım alanıdır. 1986' da faaliyete geçen Yeniköy termik santralinden sonra köyümüzde kanser ve akciğer hastalıklarından ölümlerde belirgin artış olmuştur. Köyümüze yeni bir termik santral yapılmasına karşıyız.

Karacahisar Gönüllüleri

Karacahisar köyü hakkında biraz bilgi ve Karacahisar'a yerleşmiş olan Haluk (Akbatur) abiyi 2009'daki ziyaretim için tıklayınız 

Yukarıdaki Siteye Girerek İmza Kampanyasına Destek Olabilirsiniz....

16 Temmuz 2013 Salı

Bağımızın 2013 Yılı İlk Üzümleri; Trakya İlkeren

Her yıl olduğu gibi bu yıl da ilk üzümlerimiz yine Trakya İlkeren'ler. Tekirdağ Bağcılık Araştırma İstasyon Müdürlüğü tarafından Alphonse Lavalle ile Perlet çekirdesiz üzümünün melezlenmesinden elde edilmiş erkenci bir çeşit. Rengini, dayanıklılığını Alphonse'dan, erkenciliğini ve nispeten salkım şeklini Perlet çekirdeksizden almış. İlk erdiği için ve bu çalışma da Trakya'da yapıldığı için, adını da buradan almış ve öyle tescil edilmiş. Son yıllarda oldukça yaygınlaşmış bir üzüm çeşidi. Tekirdağ'da bu üzümün olgunlaşma zamanı Temmuz ayının 20-25'leri. Bizim burada Haziran ayı sonu - Temmuz ayı başı gibi ilk salkımlar olgunlaşıyor. Bu yıl Temmuz'un hemen başında olgunlaşmış olan salkımlar vardı, az miktarda da olsa ilk olarak Temmuz'un 5'inde pazara çıktı. Erkenci üzüm çeşitlerinin geçen yıla/yıllara göre bir kaç gün erken olgunlaşmalarına bakılırsa bu yıl diğer üzümlerin (orta ve geç mevsim olgunlaşan sofralık üzümler ve şaraplık üzümler) olgunlaşması 4-5 gün, bilemediniz 6 gün kadar erken olacak gibi görünüyor. Ama ilerleyen günlerdeki iklim şartları nasıl olacak ve ne getirecek bilinmez tabi... 

19 Mayıs 2013 Pazar

Füsun - Erhan Yürüt ve Misafirlerinin Garova'yı Ziyareti

Erhan (Yürüt) abiler ve onların Antalya'dan gelen misafirleri Dr Mustafa Temimhan ve Osman Sır geldiler bugün. Dr Mustafa Temimhan'ı ilk olarak internet üzerinden tanımıştım. Üç yıl önce de yine Erhan abilerde yüzyüze tanışmıştık. Osman Sır'la da o zaman tanışmıştık. 1 ay önce de Fethiye/Yeşilüzümlü Kuzugöbeği Mantarı Festivalinde görüşmüştük. Orada bize ev sahipliği yapmışlardı.

Dr Mustafa Temimhan, Antalya Şarap Kulübünün kurucusu ve başkanı. Haliyle biz de, bugünkü ziyaretlerinde bir yandan bizim şaraplardan tattık, bir yandan da bağ ve şarap konusu ağırlıklı sohbet ettik...   

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Gambilya Doğal Mutfak'ta Bağ ve Şarap Konulu Sohbet

Gambilya Doğal Mutfak, yöresel yemek ve ürünlerin sunulduğu bir Cafe.İşletmecileri de Lale ve Selahattin Erkanlı. Daha Cafenin açılış aşamasında, ileride doğa ve yöresel konulu sohbet toplantıları düşündüklerini söylemişlerdi, bana da, bağcılık ve şarap konusunu sen anlatır mısın? demişlerdi.    

Ve işte, ara ara lafını ettiğimiz toplantımız bugündü. Erhan abi ve Füsun ablayla beraber, anlattık, soruları cevapladık, sohbet ettik...


Gambilya, bizim buralarda yetişen, burçak ve bezelyeye benzeyen bir baklagil bitkisi. Favası çok güzel oluyor. Cafe, ismini bu bitkiden alıyor ve burası gambilya favası başta olmak üzere, yöresel yemekleri ve doğal ürünleri bulabileceğiniz, şirin bir bahçesi olan, çiçekler ve bitkiler arasında oturup keyifle yemek yiyip, çay-kahve içilebilecek güzel bir yer... Bodrum'da, Eski Hükümet Sok. No: 62 'de. (Kaymakamlık binasının arkası)

2 Mayıs 2013 Perşembe

Theangela Antik Kenti Yakınlarında, Kale Dağında Piknik

Kale Dağına kazadan önceki tekerlekli sandalyesiz dönemde, sanırım 1997-1998 lerde yürüyerek çıkmıştım bir keresinde. Yalnızdım ve düşüncesizliğimden dolayı tehlikeler atlattığım, biraz da aptalca bir maceraydı. Kazadan sonra da Nail abiyle çıkmıştık bir kere. Son zamanlarda da "gidelim" diye konuşuyorduk ama hep kalıyordu. Bir kaç gün önce Mathias Müller'den bir email almıştım, Mazı'da tatilde olduğunu ve bizi ziyaret etmek istediğini, Perşembe günü bir piknik yapacaklarını ve piknikten sonra uğramak istediklerini, müsait olup olmadığımı soruyordu. Mathias İsviçre'den ve ona da Rolf Sigg bahsetmiş benden ve Garova'dan.  


Hemen ardından yazdığı emaille beni de davet etmişlerdi pikniğe. Gidip gidemeyeceğim tam belli değildi. Bunu konuştuğumuz arkadaşlarım, kendilerinin de gideceklerini ve beni de alabileceklerini söyleyince, "tamam" dedim. Ama geleceğimi onlara yazmamıştım, beni orada görünce sürpriz oldu. Dönüşte de bize geldik hep beraber ve biraz da bağ ve şarap sohbeti yaptık, şarap tattık...

Kale Dağının, aşağılardan, Garova'dan görünüşü. Her daim bu dağın eteklerindeyiz. İyi ki de böyle. Seviyorum Theangela antik kentinin ev sahibi bu dağı ve bu dağın eteklerinde olmayı. Bu dağın kuzey yamacındayız ve bu da bağlar için çok iyi. 

Karaova'nın Kale Dağı'ndan görünüşü. Hemen aşağılardan karşı dağlara kadar Karaova. Sol tarafta görünen dağın arkası Güvercinlik ve daha arkasında Didim tarafları. Bu fotoğraftaki bakış istikametinin tam arka yönünde Yalıçiftlik ve daha ilerisinde Datça var. Birçok yere hakim bir nokta burası.

25 Nisan 2013 Perşembe

5.Masters Of Wine Weekend İstanbul

Dünyanın en ünlü 7 Master Of  Wine’ı İstanbul’a geliyor, Türk şarapları yeniden dünya vitrinine çıkıyor.


Türk şaraplarının dünya haritasındaki konumunu belirlemek amacıyla Veritas tarafından düzenlenen ve yerli üreticilere şaraplarını dünya genelindeki az sayıda ‘Master Of Wine’a sunma fırsatı veren “Masters Of Wine Weekend İstanbul”, 5. yılında yine şarabın üstadlarını Türkiye’de buluşturuyor.  2009 yılında ilk Master of Wine’lardan Jancis Robinson'un Türkiye ziyaretiyle başlayan “Masters of Wine Weekend Istanbul”un beşincisi, dünyaca ünlü 7 Master Of Wine’ın katılımı ve genişletilen programıyla 3-7 Mayıs 2013 tarihlerinde The Marmara Taksim'de gerçekleşecek.

Dünyanın tanıdığı 7 Master Of Wine

5. Masters Of Wine Weekend İstanbul’un dünyaca ünlü konukları şöyle:
The Times'ın şarap yazarı ve dünyada en çok tanınan Master of Wine'lardan biri olan Tim Atkin; Christie’s Amerika ve Christie’s Asya Başkanlıklarını yürüten Charles Curtis; International Wine Challenge eş başkanlarından Peter McCombie; Dünyada hem Master of Wine hem de Master Sommelier ünvanlarına sahip 3 büyük üstattan biri olan Ronn Wiegand; Yirmi yıldır İngiltere’de nadir ve kıymetli şarap ithalatçılarına danışmanlık yapan Sarah Abbott; Mahzenlerindeki 2,5 milyon şişe şarap stoğu ve 35 milyon Euro cirosuyla dünyanın en büyük şarap perakendecilerinden biri olan Millésima ortaklarından Roger Bohmrich; Balkans Wine Competition, Ultimate Wine Challenge ve Starwine Competition jüri üyesi olan ve New York Astor Center'da şarap eğitimlerini sürdüren Christy Canterbury.

5. Masters Of Wine Weekend İstanbul’da ayrıca tüm şarapseverlerin katılımına açık tutulan MasterClass oturumlarında, dünyanın en nadir ve kıymetli şaraplarından 60’ı açılacak. Bu çok özel şarapların 30’u  Wine Spectator ve ABD'li ünlü şarap eleştirmeni Robert M. Parker'dan 100 üzerinden 100 tam puan alan şaraplar. 32 yıllık meslek hayatı boyunca tattığı yüz binlerce şaraptan sadece 204'üne 100 tam puan veren Parker’ın bu olağanüstü şarap seçkisi, şarapseverlere benzersiz bir deneyim sunacak. 4-5 Mayıs günleri  gerçekleşecek olan ve dünyanın en kıymetli ve nadir şaraplarının büyük ustalarla beraber tadımının yapılacağı bu özel oturumlar, hazırlanan özel davetiyelerle hediye de edilebiliyor.

5. Masters Of Wine Weekend İstanbul katılım koşulları ve tüm programa dair ayrıntılı bilgiye www.mwistanbul.com sitesinden ulaşılabilinir.

21 Nisan 2013 Pazar

5. Yeşilüzümlü Ve Yöresi Kuzugöbeği Mantar Festivali

Fethiye'nin Yeşilüzümlü Beldesinde düzenlenen Kuzugöbeği mantar festivalinden üç yıl önce haberdar olmuştum. Her ne kadar gidememiş olsam da internet üzerinden takip ediyordum. Festival düzenleme komitesinde yer alan Mustafa (Temimhan) bey, yaklaşık bir ay kadar önce Erhan (Yürüt) abiyi aramış, onları ve beni bu yıl 5.si düzenlenen festivale davet etmişti. Erhan abi, "gider miyiz?" dedi, ben de, "gidelim abi" demiştim.

Yeşilüzümlü beldesi, Fethiye'ye 17 km uzaklıkta. Etrafı çam ağaçlarıyla kaplı güzel bir yoldan ulaşılan, çam ormanları içerisinde, doğal güzellikleri bozulmamış bir yerleşim yeri. Nüfusu 3650 olan ve Geyran dağı olduğunu öğrendiğim bir dağın eteklerinde deniz seviyesinden 500 m yükseklikteki bir ovada yer alan Yeşilüzümlü, Fethiye’nin yaylası konumunda. Yeşilüzümlü'nün hemen yakınında da Kadyanda antik kenti mevcut.

Kuzu Göbeği : Bütün dünyada bilinen en değerli mantarlardan biridir. Bir sap üzerinde bal peteğini andıran kahverengi şapkası ile kolayca tanınır. Ülkemizde 20'den fazla türle tanınan Morchella cinsine ait türler kızılçam ormanlarında, orman açıklıklarında, yol ve akarsu kenarlarında, bitki örtüsü yanmış arazide ilkbaharda yetişmektedir. Kuzu göbeği ya da Göbek isimleriyle bilinen bu mantar aynı zamanda ihraç da edilmektedir.

Yeşilüzümlü'ye 1995'te gitmiştim bir kere. Oraya tekrar giderken, minibüsten indiğim, bir kaç büyük ağacın olduğu meydan aklımdaydı hep. "Acaba doğru mu hatırlıyorum" diyordum, oraya varınca, "evet, işte burasıydı..." dedim. 

Yeşilüzümlü, adından da anlaşılacağı üzere, ismiyle müsemma, "üzümlü" bir yer. Dolayısıyla da, festival programında yer alan konuşmalardan biri Bağcılığa ayrılmıştı, konuşmacı da bendim.  

Saat 11:30 civarlarında varmıştık Yeşilüzümlü'ye. Kısa bir süre dinlenip, konuşmamı yaptıktan sonra sıra etrafı  gezmeye gelmişti. Etrafta çok güzel dokunmuş kumaşlar ve bu kumaşlardan yapılmış ürünler vardı. Bu dokumanın adının "dastar" olduğunu öğrendim. Yeşilüzümlü Belediyesinin web sitesinde "dastar" için şöyle yazılıyor; "Yeşilüzümlü, ”DASTAR’’adı verilen dokumalarıyla da ünlüdür, Dastar, yörede kamçısız tezgah kullanılark ağartılmış pamuk ipliği ile tercihen üzerine aynı renk iplikten desenlerin atıldığı karakteristik bir dokuma cinsi. Geleneksel yöntemlerle dokunan Dastar; pamuk, yün ya da ipek iplikler kullanılarak yapılıyor. Birçok evde, aile yadigarı tahtadan yapılma Dastar tezgahları hala korunmakta ve bu tezgahlarda topak yanış, sulu yanış, sülük yanış, çengel yanış, kilim yanış, yılan yanış, deve boynu, çomak gibi motifler kullanılıyor."

Çok güzel folklor gösterileri ve mini bir defile izledik... 

Bugün festivalin 3. ve son günüydü. Kuzugöbeği mantarıyla ilgili faaliyetler daha çok 1. ve 2. günlerdeydi. Bunlar da hem kurutulmuş hem de taze kuzugöbekleri.
Not : Blogtaki fotoğrafları büyük olarak görmek için üzerlerine tıklayınız.

Beldenin adı Yeşilüzümlü olunca ve bu kadar da üzüm üretiliyor olunca, haliyle amatör olarak ev şarabı da üretiliyor. Yöre insanları tarafından yapılan amatör ev şaraplarının değerlendirildiği yarışmada, başarılı olan şaraplar seçildi ve (varsa) şaraplardaki hataların ne olduğu söylendi...  

Festival programı tamamlandıktan sonra, günün sonuna doğru, ayrılmadan önce son sohbetler... Mustafa (Temimhan) abi ve arkadaşı Osman abi önümüzdeki günlerde Bodrum'a gelecekler, "o zaman görüşmek üzere..." dedik. 

Yeşilüzümlü'nün hemen karşısındaki dağların dorukları karlıydı. Öğle saatlerinde ve öğleden sonra güneşli sıcak bir hava varken, Yeşilüzümlü'nün eteklerinde bulunduğu daha yakındaki dağların zirvelerini akşama doğru sis kaplamaya kaplamaya başlayıp, dağın zirvesiyle bulutlar birbirine karışınca hoş bir görüntü oluşmuştu benim açımdan. Bir süre sonra da hafif bir yağmur başladı ve biz Yeşilüzümlü'den yağmur eşliğinde ayrıldık... 
Bir de, öğleye doğru Fethiye'ye gelirken uzaktan görünen, sanırım Babadağ olsa gerek, hafif bir sis tabakasıyla zirvesi gökyüzüne karışan dağ oldukça etkileyiciydi, bunu da söylemeden geçmek istemiyorum.

Gün batımı eşliğinde dönüş yolundaydık... Fethiye-Göcek-Dalaman-Köyceğiz-Akyaka-Muğla-Yatağan ve sonrası bizim bu taraflar. Yol güzergahında bazı yerlerde yol yapım çalışmaları olmakla birlikte, yollar iyi, rahat. Benim aklımda hep Fethiye yolu virajlı ve biraz sıkıntılı diye kalmıştı. Demek ki oralar Göcek tünelinin olduğu bölümmüş. Tünel açılınca virajlı yol falan kalmamış, sadece bir kaç dakikada dağın bir tarafından girip diğer tarafından çıkıyorsunuz. Tünelin girişine yakın bir yerde gişe görünce, "burda otoban da yok, bu gişe de ne" demiştim, sonradan anladım, tünelden geçiş ücretliymiş.
Köyceğizde yol kenarında portakal satılan tezgahlardan birinde durup, portakal ve limon aldık. Yavaş yavaş hava da kararmaya başlamıştı...   


Birinci ve ikinci günlerde orada değildim ve görmemiş olsam da, sadece son günden bile gördüğüm kadarıyla, çok başarılı, katılımın, ilginin yoğun olduğu bir festivaldi. Benim beklentimin üzerindeydi. Emeği geçen ve destek veren herkese teşekkürler... Yeşilüzümlü Beldesi de, tekrar söylüyorum, çok güzel bir yer... Vee, hem gidişimiz hem de dönüşümüz, çok güzel bir yolculuktu. Bu keyifli, Fethiye/Yeşilüzümlü seyahati için Erhan abiye ve Füsun ablaya çok teşekkürler...
  
Son olarak, Yeşilüzümlü Beldesinden bir bağ fotoğrafı da olsun isterdim, ama bunun için vaktim ve fırsatım olmadı.
Kuzugöbeği mantarına ve toplanmasına dair CNN Turk'ten güzel bir video için tıklayınız.