27 Haziran 2009 Cumartesi

Kabak Çiçeği Dolması



"Kabak çiçeği gibi açılmak" lafı meşhurdur, bilirsiniz. Ege'nin başka yerlerinde de olmakla birlikte özellikle Bodrum'da "kabak çiçeği dolması" bir başka meşhurdur.

Akşam yemeğinde yaprak sarması ve kabak çiçeği dolmasını görünce hemen fotoğraflarını çekiverdim gitti. Eee, fotoğraflar çekildiyse bloga da konulur, yazısı da yazılır...



Kabak çiçeği çabuk ve çok güzel açılır, güneşi görünce de hiç dayanamaz, hemen yumulur. Biraz sus pus ve utangaç birisi çok kısa zamanda duvarlarını yıkar ve açılıp saçılırsa, "kabak çiçeği gibi açıldı" derler.

Ege yemek kültüründe ot ve sebzeler daha ağırlıktadır. Dolayısıyla başka yerlerdeki gibi, içine kıyma falan koymayız. Kuş üzümü de kullanmıyoruz. Biz şöyle yapıyor(muş)uz : İçine sarımsak, soğan (duruma göre taze ya da kuru), dere otu, nane, maydanoz, domates (ya da salça), tuz (biraz karabiber olabilir) malzemeleri hazırlanır. Ölçü size kalmış:) Ayıklanıp yıkanan pirinçle bu malzeme karıştırılır ve malzeme çiçeklerin içine konulur. Buradaki püf noktası, malzeme çiçeğin içine ağzına kadar doldurulmaz, yaklaşık yarısına kadar konulur ve ağzı yumulur. Pişme esnasında pirinçler şişince çiçeğin geri kalan kısmı da dolar. Tencereye yerleştirilen dolmaların üst seviyesine kadar su konulur. Kısık ateşte pişirilir. Pişmesine yakın üzerine biraz zeytinyağı ilave edilecek ve biraz da zeytinyağıyla pişirilecek(miş) :))))
Bilmem iyi tarif edebildim mi?
.
.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Milas Pazarı

Dün (23 Haziran Salı) rutin kontroller için Milas'a hastaneye gitmiştim. Aslında "nihayet" gittim demek daha doğru olur belki. Çünkü yaklaşık iki aydır erteleniyordu. Herhangi bir problem çıkmadı. Hastanede işimizi bitirdikten sonra Milas pazarına gittik.



Bilenler bilir, Milas pazarı buraların en eski ve meşhur pazarlarındandır. Sadece buraların mı, Türkiye'nin en meşhur pazarlarından birisidir. 7 Eylül 2007 tarihli Hürriyet gazetesinde "en orijinal 10 yerel pazar" dan birisi olarak gösterilmiştir.



Fotoğrafta da görüldüğü üzere, sebze, meyve, peynir, zeytin gibi ürünlerin satıldığı ana pazar yerinin üzeri uzay çatı sistemiyle (umarım yanlış söylemiyorumdur) kapatılmış. Burada uğultuya yakın şekilde inanılmaz bir gürültü (ve hareket) var. Pazar yerindeyken cep telefonum çaldı, gürültüden çok zorlukla konuşabildim.

Üzeri kapatılmış olan yukarıdaki pazar yerinin bitişiğindeki yerlerde de meyve ve sebzeler satılmakla birlikte, üzeri kapatılmış asıl pazar yerinin haricindeki (etrafındaki) yerlerde daha çok giyim eşyaları satılıyor ve pazarın bu kısmı (yani giyim kuşam kısmı) sebze meyvenin satıldığı pazar yerinden çok daha geniş bir alan kaplıyor.
.
.

21 Haziran 2009 Pazar

Söke Ziraat Teknik Lisesi 1989 Yılı Mezunları 20. Yıl Buluşması


Sol baştan itibaren birinci sıra: Ali Nalbantoğlu, Gültekin Özcan, Bahadır Tamer, Ali Ölmez, Hakan Özçelik, Mehmet Vuran, Özkan Aydemir, Devrim Alkaya, Kadir Saka, İkinci Sıra : Barış Taşçı, Orhan Atay, Lütfi Özenç, Erkan Toy, Ayhan Göktaş, Yurdal Köken, Üçüncü Sıra : Durmuş Çakır, Bülent Güner, Erdem Durgut, Tamer Uysal, Bilgin Çakır, Abidin Çakmak, Dördüncü Sıra : Taner Yıldırım, Adem Kahraman, Veli Altınbaş (fotoğrafları büyütmek için üzerlerine tıklayınız)

"Söke Ziraat Teknik Lisesi 1989 Yılı Mezunları 20. Yıl Buluşması." Böyle söyleyince sanki başkalarının 20. yıl buluşmasından bahsediyormuş gibi oluyor biraz. Ama öyle değil. Bu bizim buluşmamız. Şaka gibi, mezuniyetlerinin üzerinden 20 yılın bir çırpıda geçiverdiği bizlerin buluşması... Haziran ayının 20'sinde 20. yıl buluşması...



Henüz gelecek olan arkadaşlarımız hepsi gelmemişti daha ve biz de Okul'umuzun içinde şööyle bir gezelim dedik. Burası Hayvancılık Şubesi. Okulun her köşesinde olduğu gibi, burada da az zamanımız geçmemişti, az çalışmamıştık buralarda. Ve tabi ki, bir dolu da hatıra...


Hocalarımız, arkadaşlar, bazı arkadaşların eşleri ve çocukları.

Arkadaşlar geldikten hemen sonra, hocalarımız da geldiler. Emekli olmuş olan Okul Müdürümüz Rifat Köksal bey ve eşi Fikriye hanım, emekli olmuş olan (bizim zamanımızdaki) müdür yardımcısı Fethi Ayık hocamız, emekli olmuş olan (bizim zamanımızdaki) müdür yardımcısı ve aynı zamanda Atölye tekniği dersi hocamız Recep Nacaklı bey, emekli olmuş olan matematik hocamız Tevfik Yarımtepe bey, emekli olmuş olan Mahmut Nedim Barış hocamız ve eşi Gülseren hocamız, emekli olmuş olan Yusuf Yazıcı hocamız ve eşi Betül hocamız, emekli olmuş olan İsmail Nebioğlu hocamız, emekli olmuş olan M.Bülent Başarır hocamız ve halen görevine devam etmekte olan Nihat Kurt hocamız da geldiler. Ayaküstü epeyce sohbet edildikten sonra topluca yukarıdaki fotoğrafı çektirdik.

Hocalarımız da bu organizasyondan çok mutlu oldular. Şimdiye kadar böyle bir organizasyon yapılmadığını ve buraya çok severek geldiklerini söylediler. Bizler de geldikleri için kendilerine çok teşekkür ediyoruz...



Bu da fotoğraf çekimi sonrası. Bundan hemen sonra da topluca akşam yemeği yedik. Aynen öğrenciliğimizde olduğu gibi. Ama ben o yemekte fotoğraf çekmeyi atlamışım maalesef...



Tevfik Yarımtepe hocamız ve ben.



Betül Yazıcı hocamız ve eşi Yusuf Yazıcı hocamızla.



Recep Nacaklı hocamız ve Bülent Başarır hocamızla.



Nihat Kurt hocamız, ben ve Durmuş Çakır.



Akşam yemeğinden sonra hocalarımız ve bizler hep beraber Lokale geçtik, çaylar içildi, sohbetler edildi. Sonrasında Nihat hocamız hariç diğer hocalarımız ayrıldılar. Bir müddet sonra da (isteyen)bazı arkaşlarımız Kuşadasına gittiler. Ben ve bazı arkadaşlar lokalde oturmaya devam ettik.

Ertesi gün sabah oldukça geniş bir zamana yayılmış kahvaltıdan sonra yavaş yavaş gitme hazırlıkları da başlamıştı. İşte yukardaki fotoğraf da o zamanların fotoğrafları :)

Erkan Toy ve Lütfi Özenç arkadaşlarımız Okulda görev yapıyorlar. Organizasyondaki emekleri ve ev sahiplikleri için Erkan ve Lütfi'ye, toplanma fikrinin sahibi olduğu için de Devrim Alkaya arkadaşımıza çok çok teşekkür ediyoruz...
.



.
Buralar da vakti zamanında bizim kalmış olduğumuz odalar. Diğer bir söyleyişle, koğuşlarımız yani. Altlı üstlü ranzaların olduğu bu odalarda yanlış hatırlamıyorsam 16 kişi kalıyorduk. Şimdi o kadar değişmiş ki, görmesem inanmakta zorluk çekerdim doğrusu. İşte bu hale gelmiş. Televizyonu, kliması, mini soğutucu dolabı, banyo ve tuvaleti, saç kurutma makinası olan iki kişilik odalara dönüşmüşler. Sadece odalar değil, bina olduğu gibi komple değişmiş. Tabi bu, binalarda olan değişiklik. Bir de Okulun bizzat kendisinde olan bir değişiklik var ki, o da, artık okul olmadığı. Okul son mezunlarını 2008 yılında vermiş ve daha da öğrenci alınmamış. Bizim okul da "Zirai Üretim İşletmesi, Tarımsal Yayım ve Hizmetiçi Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Tarım Makinaları Test Merkezi" ne dönüşmüş. Yani kısaca "TAYEM". Ama bizim için yine de "Okul" orası. Sanırım o civardaki herkes de oraya "Ziraat Okulu" demeye devam ediyordur :)
.

.
Hazır buraya kadar gelmişken, Okulun hemen yanındaki fabrika satış ve Outlet mağazalarına uğramadan olmaz dedik Erdal'la...

Bizim zamanımızda buralarda hiç bişey yoktu. İn cin top oynardı. Ovanın yüzünde bir okulduk. Ama şimdi etraf çok şenlikli olmuş.
.

.
Bunlar da dönüş yolunda, Akbük'le Bafa Gölü arasındaki tepelerde kurulmuş olan rüzgar türbinleri. Yani temiz enerji kaynakları. Ama ku kadarla olmaz. Rüzgar ve güneş enerjisinden çok çok daha fazla yararlanmalıyız.
.
.

17 Haziran 2009 Çarşamba

Bağ Küllemesi Hastalığı


Hastalığa yakalanmış bir salkımdaki üzüm tanelerinin üzerindeki hastalık etmenleri

Bağ hastalıkları içerisinde "külleme"nin, bağcıların başına dert olan hastalıkların en başında geldiğini düşünüyorum. Mantari bir hastalıktır. Rutubetin yüksek olduğu durumlarda daha da dikkat edilmesi gerekir çünkü yüksek rutubet hastalık için çok uygun ortam oluşturur. Bağda yeşil budamanın iyi yapılması ve dolayısıyla asma dallarının arasının havadar olmasının sağlanması ve aynı zamanda bağın konum itibarıyla da hava sirkülasyonuna açık olması külleme ile mücadelede çok önemlidir.



Yukardaki Cardinale salkımında da olduğu gibi, hastallık kocaman bir salkımı işe yarmaz hale getirebiliyor.


Hastalıklı bir yaprağın alt yüzeyi.

Aşağıdaki BAĞ KÜLLEMESİ bölümü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının yayınlamış olduğu "Bağ Hastalık ve Zararlıları" kitapçığından alınmıştır.

BAĞ KÜLLEMESİ
Uncinula necator (Schw.)
Hastalık belirtileri
- Hastalık asmanın tüm yeşil organlarında görülür. Asma üzerinde beyaz pudramsı bir görünüm ortaya çıkar.
- İlk dönemde hastalık genç yapraklarda güç fark edilir. Genelde yaprakların üst yüzeyinde yağ lekesine benzeyen sarımsı veya parlak lekeler görülür. Yaprak yaşlandıkça parlaklığı gider, kalınlaşır ve gevrekleşerek kenardan içe doğru kıvrılır.
-Sürgünler yeşilken hastalıklı kısımlar siyaha yakın koyu kahverengi renk alarak, kışın bu lekeler kırmızımsı kahverengi renge dönüşmektedir.

- Salkımda ise hastalığa erken yakalanan taneler küçük kalır, irileşebilmiş veya olgunlaşmadan hemen önce yakalanan tanelerin sapı doğrultusunda çatladığı görülür. Genelde taneler %8 şekerleninceye kadar devam eder.


Hastalığın görüldüğü bitkiler
- Asma
Mücadele yöntemleri
Kültürel önlemler
- Bağlarda kısa budama ile çubuk ve tomurcuklarda kışlayan etmenin yoğunluğunun azaltılması, asmanın iç kısımlarına doğru hava dolaşımı ve eşlenmesi sağlanıldığı gibi, kimyasal kontrolün de etkinliği artırılmış olur.
Kimyasal önlemler
- Birinci ilaçlama: Sürgünler 25–30 cm uzunlukta olunca
- İkinci ilaçlama: Çiçek taç yaprakları döküldüğü dönemde,
- Üçüncü ve diğer ilaçlamalar: İkinci ilaçlamadan sonra kullanılan ilacın etki süresi, bölgelerin meteorolojik ve ekolojik koşullarıyla birlikte tanelere ben düşme dönemine kadar ilaçlamalara devam edilmelidir.
- Külleme ilaçlaması ile mildiyö ilaçlaması birlikte yapılacaksa, karışabilirlikleri dikkate alınmalıdır.
- Kükürt uygulamaları için en uygun sıcaklık aralığı 25–30 0C’dir. İlacın etkisi 18 0C’nin altında azalmakta 30 0C’nin üstünde ise asmalara zarar verebilmektedir.
.
.

12 Haziran 2009 Cuma

Üzümler Koruk Dönemine Girdiler



Üzümler koruk dönemine girdiler. Korukluğun da çeşitli dönemleri var. Mesela çiçeklenmeden sonra tanelerin oluştuğu ilk dönem ve biraz sonrasındaki koruk dönemine "ince koruk" dönemi deniliyor. Yukarıdaki salkımlar "Kalecik Karası" üzümlerine ait. Şu an, olgunlaştıklarında ulaşacakları büyüklüğün hemen hemen yarısına yakın bir büyüklüğe ulaşmış durumdalar.

Gün geçtikçe koruklar daha da gelişecekler. Bizim burada koruk ekşisi kullanılır (bamya yemeğinde kullanıldığını çok iyi biliyorum mesela), ama sanırım bağ olan bir çok yerde de bazı yemeklerde koruk ekşisi kullanılıyordur. İşte en iyi tatta ekşiyi verdiği dönem tam koruk dönemidir. Daha sonra üzümlere "ben" (yani renk pigmentleri) düşmeye ve üzümler tatlanmaya başlarlar.



Bunlar da Trakya İlkeren salkımları. Erkenci oldukları için diğer üzümlere göre biraz daha gelişmiş durumdalar. Cardinal, Alphonse Lavalle ve Yalova İncisi salkımları da koruk dönemine girdiler ama onlar henüz bu kadar değiller.
.
.

7 Haziran 2009 Pazar

Fransa (Roland Garros) Açık Tenis Turnuvası - 2009



İki hafta boyunca tenis ziyafeti sunan Fransa (Roland Garros) Açık Tenis turnuvası bugün bitti. Bol sürprizli bir turnuva oldu. Bayanlarda herkesin herkesi yenebildiği karmakarışık bir durum var zaten. Dinara Safina ve Kuznetsova finali oynadılar. Heyecanlı ve gergin olan Safina son bir yıldır gösterdiği iyi performansını final maçında gösteremedi ve kaybetti.
.
.
Erkeklerde Nadal'ın elenmesi başlı başına olaydı, turnuvanın en büyük sürpriziydi. Nadal'ı eleyen Robin Soderling de turnuvanın en çok konuşulan isimlerinden biri oldu. 2003 yılında Ted Open'ı kazanan Soderling'in turnuva boyunca gösterdiği etkileyici performans onu finale taşıdı. Finali İsviçreli Roger Federer ve İsveçli Robin Soderling oynadılar. Federer çok saygı duyulan bir tenisçi. Böyle bir rakiple oynamak kolay iş değildir. Üstüne üstlük Soderling'in daha önce Federer'le yaptığı dokuz maçın hepsini de kaybetmiş olduğu düşünüldüğünde işi zaten hiç de kolay değildi. Sanırım bunlar korta yansıdı. Soderling daha önceki turlarda oynadığı kadar başarılı değildi. Maç baştan sona Federer'in üstünlüğünde geçti ve üç sette de bitti. Ve Federer de muradına ermiş oldu. Dört grand slam turnuvası içinde, daha önce dört defa final oynamasına rağmen kazanamadığı tek turnuva olan Roland Garros'u kazandı. Böylelikle tenis tarihindeki dört grand slamı de kazanan altıncı tenisçi oldu. Kazandığı bu grand slam kupası onun 14. kupasıydı ve bu sayıyla en çok grand slam kazanmış olan Pete Sampras'ın rekoruna ortak olmuş oldu.

Bugün Federer'le yaptığı 10. maçı da kaybeden Soderling, maçtan sonra, "Roger'le yaptığım her maçtan sonra bugün çok kötü oynadım derdim, ama artık öğrendim ki kötü oynamıyorum, Roger beni kötü oynatıyor. Onla oynamanın asıl zor yanı bu." demiş. Güzel laf etmiş :)

Tek kadınlar finalinin kupasını Steffi Graf'ın, tek erkekler finalinin kupasını da Graf'ın eşi Andrea Agassi'nin vermesi ve onları tekrar kortta görmek de ayrıca güzeldi.
.
.

5 Haziran 2009 Cuma

İncir Bahçesi



Bu yöredeki incir bahçeleri genellikle eskilerden kalmış olan incir bahçeleri. Kayda değer düzeyde yeni incir bahçesi tesis edilmiyor. Bu küçük incir bahçemizdeki ağaçlar da bundan 12 yıl önce dikilmişlerdi. Bu bahçenin fidanlarını Erbeyli İncir Araştırma Enstitüsünden alıp gelmiştim. Fidanlar bir çuvalın içine sığacak ve otobüsün bagajında gelecek kadar küçüktüler. Şimdi hepsi kocaman birer ağaç oldular. Bahçede sarı lop, sarı zeybek, gök lop, Bursa siyahı incir çeşitleri var.



Yukarıda doğru bir şekilde taçlandırılmış incir ağaçları görülmekte. Ön tarafta görülen ağaçta olduğu gibi yerden bir miktar yüksekten düzgün bir şekilde taçlandırılabilirler.


İncir bahçesinde çalışma.

İncir ağacı yukarıda görüldüğü gibi, topraktan itibaren bırakılan dallarla da taçlandırılabilir.



Bu yılın incirleri (minik minik) kendilerini göstermeye başladılar.
.
.

3 Haziran 2009 Çarşamba

İncir Aşısı - 2 (Aşılar Filizleniyor)



Daha önce incir aşısını ve nasıl yaptığımızı yazmıştım. Yapılan aşılar filizlendiler.



Yapılan aşıların hepsi de tuttular.



Aşı yapılan yer üzerindeki aşı sargısının alınma zamanı da geldi ve sargılarını da aldık.



Yukarıda, geçen yıl aşı yapılmış genç bir incir fidanı görülmekte.



Geçen yıl yapılmış aşının yakından görünüşü.
.
.

2 Haziran 2009 Salı

Bodrum'un Ünlüleri Herodotos, Maussollos, Artemisia, Halikarnas Balıkçısı ve Mustafa ve Ben



Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesinin önünde, Herodotos, Artemisia, Kral Maussollos heykelleri, Mustafa ve ben.

Bodrum'un ünlüleri derken, yazın tatile gelmiş televole ünlülerinden bahsetmiyorum tabi :) Bodrum'un tarihi kişilikleri ve gerçek ünlülerinden bahsediyorum. Tarihin babası Herodotos, tarihteki ilk kadın amiral Artemisia ve Halikarnassos satrabı Maussollos.

Maussollos, Karya satraplığının başkentini M.Ö.367’lerde savunması kolay, ticaret ve denizciliğe elverişli bir yer olan Halikarnassos’a taşıyan kişidir. Satrap Maussollos, çevredeki sekiz Leleg şehrinden altısının halkını da Halikarnassos’ta oturmaya zorunlu tutmuştur. Kendisi için yapılmış olan anıtsal mezar Mausselleion, dünyanın yedi harikasından biri olarak gösterilmiş ve adını da ölümsüzleştirmiştir. Çünkü daha sonra yapılan anıtsal mezarlara "mozele" denilmiştir.



Bodrum Kalesi ve Sualtı Arkeoloji Müzesinin hemen girişindeki Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı) heykeli.
.
.