25 Aralık 2009 Cuma

Biraz İş, Biraz Alışveriş, Biraz Da Gezme



Bugün; hava kapalı ama soğuk değil. Üşütmüyor. Saçlarımın darmadağın olmasından da anlaşıldığı üzere biraz da rüzgarlı. Benimse, eh keyfim yerinde :) Biraz işimiz vardı, yok yok epeyce işimiz vardı, onu hallettik, sonra da biraz alışveriş.
.
.

21 Aralık 2009 Pazartesi

GAROVA Markası Tescillendi



Etrafı dağlarla çevrili bir ova olan ve onbir köyü bulunan bu yörenin genel adı Karaova'dır. Buranın söyleyişinde Karaova'nın başındaki harf değişir, hızlı söylenirken aradaki bir harf de yutulur ve "Garova" olarak telaffuz edilir. İşte Garova ismi burdan geliyor. Artık bu isim tescillendi ve GAROVA ®esmen bir marka oldu :)

Ben Garova ismine (pardon markasına), Garova da bana alışmıştı. Birçok insan Garova'ya ve Garova Günlüğüne alıştı. Hatta beni rehberlerine Mehmet Garova olarak kaydeden arkadaşlarım oldu. E hal böyle olunca tescillenmeyi çoktaan haketmişti zaten :)
.
.

17 Aralık 2009 Perşembe

Rıdvan Abiyle Bir Mumcular Klasiği



Rıdvan abiyle sık haberleşir ve görüşürdük. Yakınımızda aldığı bir işten sonra, bu aralar daha da sık görüşüyoruz. "Ben sizin nüfusa geçtim artık" diye espri yapıyor. Bugün öğleden önce inşaattan aradı, "ne yapıyorsun, işin yoksa Mumcular'a köfte yemeye gidelim, hem de sohbet ederiz" dedi. "Tamam gidelim" dedim ve iki kişi Mumcular'a gittik. Bizim için "Bir Mumcular Klasiği" dediğim de, Alibabanın Yerinde köfte yemek oluyor...

Dünkü fırtına ve yağmurdan sonra bugün hava oldukça sakindi. Kapalıydı ama soğuk değildi. Mumcular'dan dönüşte bir ara hafiften yağmur yağdı. Yağmurlu havayı da, yağmurda gezmeyi de severim. Ancaak, artık yağmurda gezemiyorum. Hem tekerlekli sandalyeyle yağmurda gezilmiyor, hem de ıslanıp üşütme korkusu var. Ama arabayla gezmek de güzel. Sileceklerin çalışması, etraftaki o sulu hava, yağmurun arabanın tavanına çarptığındaki çıkardığı ses... Sizi bilmem ama bana güzel geliyor...
.
.

12 Aralık 2009 Cumartesi

Garova'da Asayiş Berkemal


Fotoğraf : Yiğit Uygur
.
Garova Günlüğünü okuyan herkese merhaba,

Hiç bu kadar ara vermemiştim yazmaya. En son yazdığımdan bu yana on gün geçmiş. "Geçmiş" diyorum, sanki bilmezmişim gibi. Geçti efenim, geçti.
Doğrusu bu.
Merak eden olmuşsa, dediğim gibi, asayiş berkemal olmakla birlikte, bu arada neler olup neler bittiğinden de bahsedeyim;
Bağlar yapraklarını tamamen dökmüş durumdalar. Budama zamanı, direk ve tellerde tamirat işleri zamanı yaklaşıyor.
Bol bol yağmur ve lodos var.
Bu on gün içerisinde -üzerinize afiyet- biraz da hasta oldum. Soğuk algınlığı, mevsimsel grip, domuz gribi. Bunlardan hangisiydi bilmiyorum. Ama bir kaç gün baya kötüydüm. Üşütme benzeri rahatsızlıkları pek de kaale almayan ben, bu defa biraz tırstım :) Sağlık Bakanlığının ara ara açıkladığı istatistikleri duyup da tırsılmayacak gibi değil ki :) Neyse, bir daha semtimize uğramaz inşallah...

Velhasılı durumlar bundan ibaret, kalın sağlıcakla...
.
.

2 Aralık 2009 Çarşamba

Telgrafın Tellerine Kuşlar Mı Konar...



Telgrafın tellerine kuşlar mı konar, insan sevdiğine anam böyle mi yanar... Kim bilmez ki bu türküyü?

Ama bu fotoğraftaki teller, telgraf telleri değil, elektrik telleri. Kuşlar da, kumru kuşları. Akşamüzeri güneşin batmasına yakın hepsi de sıralanmışlar tellere. Bağı dolaşmaya gittiğimde gördüm. Ürkütmeyeyim dedim ama, nafile. Son zamanlarda bu kadar kalabalık bir kumru sürüsü görmemiştim. Arada bir havalanıp çok güzel oynaşıyorlardı. Bunlar, "gu guuuk guk, gu guuuk guk..." sesi çıkararak öterler. Çok sık olmasa da arada bir duyuyorum ötüşlerini. Büyüklerimiz bunların ötüşlerini bizim dilimize şöyle tercüme ederlerdi biz çocukken; "gu guuuk guk, hacaaapti (hacı apti), yağ dööktü, gız gaaaçtı"

Kumruların davranışları, habitatları, beslenmeleri ve kumru fotoğrafları için tıklayınız.
.
.